six

198 25 19
                                    

dudağımın kenarında hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi açtım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

dudağımın kenarında hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi açtım. iki haftadır böyle olması bir yana, taeyong'un beni öperek uyandırması hayatıma eklediği kaçıncı güzel şeydi bilmiyordum; ama onun sayesinde yeniden hayat bulmuş gibi hissediyordum. sanki yirmi üç yıldır siyah perdeleri olan karanlık bir odada yalnız başıma tıkılıp kalmıştım ve o birdenbire odaya girip perdeleri sonuna kadar açarak beni güneş ışığına boğmuştu.

aklıma gelen güzel şeylerle gülümsedim ve "günaydın." diye mırıldandım. o da bana gülümsedi ve uykulu sesiyle "günaydın." diye cevap verdi. yeni uyanmış olduğu için çok tatlı görünüyordu, yüzünün her santimetresini teker teker öpmek istiyordum.

ani bir sevgi patlaması yaşadım ve "seni seviyorum." diyerek taeyong'a sıkıca, sanki bıraksam uçup gidecekmiş gibi sarıldım. "bunu sıkılmadan sonsuza kadar söyleyebilirim. seni seviyorum, seni seviyorum, seni çok seviyorum."

"ben de seni çok seviyorum, aptal." dedi kıkırdayarak. o kadar güzeldi ki baktıkça ağlayasım geliyordu. tanıştığımızdan beri geçen süre boyunca, taeyong bana iyi mi geliyor yoksa beni daha çok mu delirtiyor anlayamamıştım. ama beni deli olsam da seveceğini biliyordum, yani sorun yoktu.

günlük rutinimize uyarak biraz daha gülüşüp yataktan çıktık ve basit bir kahvaltı yaparak sohbet etmeye başladık. tanışalı iki ay falan oluyordu ama ikimiz de yıllardır tanışıyormuş gibiydik, birbirimizi istediğimiz zaman istediğimiz yerde öpmekten ve sarılmaktan asla kaçınmıyorduk. nasıl bilmiyorum ama normalde güven sorunlarım olmasına rağmen taeyong'a kendimden daha çok güveniyordum. içimde böyle olması gerektiğini söyleyen bir his vardı ve hoş, ben de itiraz edemeyecek kadar aşıktım.

daha sonra taeyong dışarı çıkmak istediğini söyledi ve gezmeye çıktık. zorunda kalmadığım sürece evden dışarı adım atmayan biriydim, bu yüzden onu götürebileceğim özel bir yer yoktu. biz de ayaklarımız bizi nereye götürüyorsa gittik ve yorulana kadar şehrin içinde dolaşıp durduk.

içimde bir yerlerde sonsuza kadar böyle mutlu kalamayacağımızı gayet iyi biliyordum ama anın tadını çıkarmaya odaklanmıştım. aslında bunun için çaba bile göstermiyordum çünkü her zerresine aşık olduğum sevgilim, bana dünya'nın en değerli şeyiymişim gibi bakarken kalbim onun ne kadar güzel olduğundan başka bir şey düşünmeme izin vermiyordu. hiç şikayetçi değildim. havada uçuşan zümrüt yeşili saçları, ilgisini çeken bir şey gördüğünde hafifçe aralanan dudakları ve yakamoz gibi parlayan gözleri varken; neden geleceği düşünmekle vakit harcayayım ki ben?

arada yüzüne bakarken dalıp gittiğim oluyordu ve beni uyandırıp ne kadar aptal olduğuma dair bir şeyler geveliyordu sürekli. bunu yapmasını bile çok seviyordum çünkü aptaldım, biliyordum ama en çok bu özelliğimi seviyordu, bunu da biliyordum.

ejderhaya dönüşebilen bir sevgilim vardı ve ona sırılsıklam aşıktım. belki de ikimiz de delirmiştik lâkin parmaklarımın arasındaki parmakları, bütün dünya delirmiş de biz geriye kalan son aklı başında kişilermişiz gibi hissetmemi sağlıyordu. sanki her şey yanlıştı ve tek doğru bizdik.

find you, jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin