forty seven

4.6K 398 377
                                    


Selam selam canlarım! Geç geldiğim için üzgünüm bir takım sorunlar yaşandı ve wattpad ile büyük uğraşlar vermek zorunda kaldım 🥺

Bölüm tamamen düz yazı, haberiniz ola! İyi okumalar💜

***

Ep.47

Her zaman aşkın gerçek olduğunu savunanlardan birisiydim. Yaşamadan, bilmeden; yalnızca okuduğum romanlar, bilimsel kitaplar, izlediğim diziler ve filmlerden öğrendiğim kadarıyla aşkın varlığına inanırdım.

Bildiğiniz gibi en başında -yani bundan dört sene öncesinden itibaren- akıl almaz bir şıpsevdiydim. Ancak takıldığım insanların çok az bir kısmından kendi isteğimle ayrıldığım zamanlar olmuştu. Onlardan ayrılma sebebim ise kişilik olarak uyuşmadığımızı düşünmemdi.

Flörtözdüm. Jimin tanıştığımız andan itibaren bana her zaman, anamın karnından çıktığımda ebeme göz kırpmış olabilecek kadar flörtöz olduğumu söylerdi. İnsanlara samimi yaklaşmak doğduğum andan var olan bir şeymiş hatta. Küçükken kim bana elini uzatsa koşa koşa elini tutmaya gidermişim. Sırf bu yüzden babam beni bir organ mafyasının elinden son anda kurtardığını söylerdi hep. Gerçekliğine pek inanmıyordum, neyse.

Kısacası insanların dikkatini çok çabuk çeken ve aynı insanlara çok çabuk güvenen biriyim. Korku filmlerindeki güzel ama salak karakterler var ya, onlardanım ben işte. Hoseok hyung başımıza bir iş gelirse ilk benim öleceğimi söyler hep hatta.

Yine de bu halimden hiçbir zaman şikayetçi olmadım. Yüzlerce kez terk edilmeme rağmen. Her zaman sorunu kendimde arayacak kadar bitik olmamıştım çünkü. Bu ukalalık ya da ego değil, yalnızca hiçbir sorun yokken benden ayrılan sevgililerim için suçu kendimde aramam biraz enayilik olurdu diye düşünüyorum.

Fakat çok üzüldüm. Genelde kullanıldığımı, çoğu çıktığım erkek için öylesine biri olduğumu, eğlencelik biri olarak görüldüğümü düşünürdüm. Elbette her çıktığım kişiyle evlenmek gibi bir hayal kurmuyordum ancak benden bu kadar hızlı ayrılacak kadar ciddiyetsiz olduklarına da inanamıyordum.

Düne kadar sevgililerimin benden ayrılma nedenlerini bilmiyordum işte. Ya da nedeni mi demeliyim? Jungkook, bana bunu yapacak son insandı gözümde. Kendince haklı olduğunu düşündüğü sebepleri vardı elbette ancak en çok kırıldığım nokta, pişman olmadığını söylemesiydi.

Bogum'dan ayrılırken bana her şeyi Jungkook'un yaptığını söylemişti ve ona inanmamıştım. Dediğim gibi, Jungkook'a fazlaca güveniyorum. Ona bunu sorduğum zaman bile bana yalan söylemiş olması, gözümde, benim ona söylediğim yalanla beraber durumumuzu eşitliyordu.

Yine de onu çok seviyordum ve her zaman varlığına inandığım aşkı onun sayesinde bulmuştum.

Tam umutsuzluğa kapılıp tüm bu şıpsevdilik anlarımı bıraktığım esnada, onu fark etmeyi başarmıştım. Biraz geç olduğu ve bu kadar çok üzüldüğü için kötü hissediyorum ancak geçmişi de değiştiremiyorum ne yazık ki.

Şimdi de bulduğum ve varlığını kanıtladığım aşkı öylece silip atacak değildim. Jungkook benim her şeyimdi ve öyle kalmasını istiyordum.

"Taehyung, telefonun çalıyor, baksana artık lan!" Yanımdaki koltukta oturan ve arabayı sürmekte olan Jin hyungun sesiyle gözlerimin daldığı yoldan bakışlarımı çekmiş ve sonunda çalan telefonumu fark edebilmiştim. "Yoongi arıyor." diyip kaşlarımı çattığımda Jin hyung bana 'açsana' dercesine bakmıştı. Kapanmak üzere olan telefon aramasını son anda cevaplamıştım.

SOULMATE // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin