*Lütfen bu kısmı okuyun*
Bu bölüm milyönların (!) istediği o meşhur bölüm!
Okuyacak olanlar yalvarırım benden büyük bir şey beklemeyin sizi uyarıyorum çünkü İLK KEZ yazdım.
Okumak istemeyenler için de bu bir SMUTtur uyarısını şuraya yazıvereyim.
İyi okumalar canikolar🥺👋🏻
-siz okurken ben Mario kankamla prensesi kurtarmaya gidiyor olacağım-***
Ep.39
"Ah! Dizim ağrıdı."
Söylendiğini duyduğumda kemirmekten buruşturduğum sütün pipetini ağzımdan çekip kafamı arkaya doğru atmıştım. Bu hareketimle görüş açıma giren burun deliklerine bakarak konuştum.
"Kendin oturttun, şimdi söylenme."
Söylediğim gibi kapıyı açar açmaz üstüme ateşli bir şekilde atlayıp beni odamda düzmek yerine uslu uslu içeri geçmiş ve playstationu açıp koltuğa kurulmuştu. Muzlu sütlerimi de dediği gibi almış ve onlarla birlikte yüzüme bakarken dizini pat patlayarak beni üstüne çağırmıştı. Evet, bu başta fazla erotik görünebilirdi fakat değildi işte. Heyecanla üstüne koşmuş ve kucağına zıplamıştım. Ufak tefek aksaklıklar yaşansa da haşmetli hala sağlamdı, sorun yoktu.
"Bacaklarımı açayım arasına otur bari, felç ettin beni resmen." Tekrar söylendiğinde bu defa kafamı olabildiği kadarıyla arkaya çevirmiş ve çatılmış kaşlarına bakmıştım. Yaklaşık bir saattir oyun oynuyordu ve ben de kucağında oturup tüm ağırlığımı çekinmeden üstüne veriyordum. Zayıf olabilirdim ama boylarımızın aynı olduğu düşünülünce acı çekmesi normaldi. Muhtemelen kemiklerim de batıyordu artık.
"Üf! Tamam be, ne söylendin." diyerek yalancı bir sinirle kaşlarımı çattığımda popomu hafifçe havalandırıp bacaklarını açmasını beklemiştim. Koltuk geniş olduğu ve boylamasına uzandığımız için rahatça bacaklarını aralamış ve tekrar oturmamı sağlamıştı.
Otururken üstüne oturmadığımdan emin olduğum haşmetlisinin varlığını artık arkamda hissediyordum. Pekala, şimdi ortam ısınmaya başlamıştı.
Vakit kaybetmeden yeni bir muzlu sütü alıp içmeye başlamış, ona bakmamaya özen göstermiştim. Birkaç saniyenin ardından televizyondaki oyunun başlamadığını fark ettiğimde ise bana baktığını anlamıştım. "Niye başlatmıyorsun? Hadi!" diyerek televizyonu işaret ettiğimde oyun kolunu üstüme atmış ve belime sardığı kollarıyla bir saniye içinde beni kendisine çekmişti.
Şimdi tam anlamıyla bir bütündük!
Ateşim yükselmeye başlamıştı.
"Sıkıldım." Dudaklarını ensemde hissederken kalın sesi kulaklarımı çınlatmıştı. Bütün kanın ya da ateşin, her neyse, yüzüme toplandığını düşünürken arkamdaki pek de ufak olmayan ufaklığı daha çok hisseder olmuştum.
Eğer ben üstte olsaydım işler bu kadar zor ve korkutucu olmayacaktı. Tanrım! Neden korktuğumu ya da gerildiğimi bile bilmiyordum.
İtiraf etmem gerekirse, daha önceden parmaklarımı içime yollamayı denemiştim ve canım yansa da bunun keyifli olduğunu inkar edemezdim. Fakat ufak bir hatırlatma; Taehyung'un parmakları benimkinden daha uzundu ve o... Kim Taehyung'tu işte! Üstelik üç parmağın, bir penisin yerini tutmayacağını herkes bilir. Hiçbir şeyin Kim Taehyung'un yerini tutamayacağını da!
"Jungkook?" Kıstığı sesiyle adımı fısıldadığında düşüncelerimden ve gergin halimden sıyrılmaya çalıştım ama ne mümkündü!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOULMATE // Taekook
FanfictionKim Taehyung bir şıpsevdiydi Jeon Jungkook ise ona platonik [Texting]