"neye gülüyorsun?" hyunjin, en yakın arkadaşının telefona bakarak sırıttığını görünce sordu. felix yüzünde sıcak bir gülümsemeyle uzun boylu olana döndü ve mırıldandı. "hiçbir şeye~"
hyunjin göz devirerek felix'in elinden telefonu aldı. "oi! telefonumu geri ver!" sızlansada uzun boylu olan onu takmadı. "ew-" hyunjin, felix ve minho'nun konuşmalarını okurken söyledi.
sonunda yalvarmaktan vazgeçen felix, hyunjin'in dizini tekmeledi. sonuç olarak hyunjin yere düşmüştü. felix telefonunu aldı ve çantasına doğru yürümeye başladı. "her boka bakmayı bırak. çok meraklısın." dedi felix.
büyük olan iç çekti. "minho iyi biri değil. onunla konuşmamalısın." dizini ovarak ayağa kalkarken söyledi. felix, hyunjin'e döndü ve tek kaşını kaldırdı. "ne demek minmin iyi biri değil? o çok tatlı ve şefkatli. dürüst olmak gerekirse beni çok mutlu ediyor~" dedi felix, gözleri rüyadaymış gibi parlarken.
hyunjin hemen oraya kusmak istedi. "ew- felix, minho'yu az çok tanıyorsun! seni sadece kendisi için kullanır." büyük olan kollarını esnetmeye başlayarak söyledi.
felix gözlerini devirdi. "minho öyle bir şeyi asla yapmaz. ayrıca dün gece bana çok şey anlattı. çok şey diyorum. pişmanlıkları, korkuları, kötü alışkanlıkları- kısaca onun hakkında her şeyi biliyorum." felix gururlu bir gülümsemeyle söyledi.
büyük olan iç çekti, arkadaşının gözlerine ölü gibi baktı. bu felix'in gülümsemesinin yavaşça sönmesine sebep olmuştu. "sana bir ve ikinci sınıftayken her üst ve alt becerdiğinide söyledi mi? ya da insanları kendine aşık ettiğini ve sonra onları bir hiçmiş gibi kenara attığını söyledi mi? hm? sana bunlardan bahsetti mi? sana söyledim, felix. minho iyi biri değil." dedi hyunjin tek nefeste.
felix'in gözleri dolmaya başladı. hyunjin, en yakın arkadaşını bir kucaklamaya çekerken iç çekti, felix anında kollarını ona sarmıştı. "t-tüm bunlar.. z-zavallı insanlar kalplerini masum görünen biri yüzünden kırdılar." felix burnunu çekti. neden ağlıyordu?
hyunjin'in yalan söylediğini bilmiyordu.
...
hyunjin'e sövmek serbest :"