Bu kitap çok sevdiğim birisi için, şuanda okuyorsa kendini biliyordur zaten. Sadece hayatta bazı insanları o kadar çok sevin ve değer verin ki, şiirleriniz, şarkılarınız hatta yazdığınız şeyler (Bu bir kitap da olabilir.) onu anlatsın. Onur Can Özcan'ın da Hüzün Hoş Geldin şarkısında dediği gibi; ''Bu şarkılar seni nereden tanıyor?'' Diyebilin. Umarım beğenirsiniz, güzel okumalar.
Şimdiye kadar başıma gelen en iyi şey sensin.
*Küçük kız gözlerini açıp yanında duran saksıya baktı, içinde çok sevdiği Şebboy çiçeklerinden vardı. İsmini Farsça'da gece kokusu sözcüğünden alan, gerçekten de geceleri, bulutlu, yarı karanlık zamanlarda kokusu daha da artan bir çiçek çeşidiydi bu. Saksısını bir oyuncak gibi sürekli kolunun altında taşıyordu, uyurken başının ucuna, uzanıp gökyüzünü izlerken ise tek kolu ile ona sarılıp şiir okuyordu. Bir çocuk aşık olabilir miydi? Olmuştu işte. Bir çiçeğe aşık olmuştu ve aşkı minik kalbini doldurup taşırmıştı. Saksıyı kucağına alıp evi kontrol etti, babası uyuyordu. Mutfaktan çikolata ve süt alıp bir battaniye ile beraber çatıya çıktı. Battaniyeyi altına serip üstüne bağdaş kurarak oturmuştu. Sütünü açıp içerken saksısını kucağına alıp çiçeklerin kokusunu derince içine çekti. Cennet nasıl bir yerdi, neresiydi bilmiyordu fakat onun için gece yıldızların altında bu çiçekler cennet gibi kokuyordu. Gülümseyerek sütünden bir yudum alıp gözlerini çiçeğe kenetledi.*
Bir makasla biçer de zaman'ı,
MorumsuGündüzler,
Yeşilimsi akşamlar dikinir.
Denizden havaya,
Sevdadan düşlere dekAçılmaz,
Kurcalanmaz ne varsa, içinde.
Surların taşlarında biten ot ve incir,
Rüzgârlı Osmanlı çayırları ve şebboy...
*Yine aynı şiiri okumuştu küçük kız. Bu şiir çok sevdiği şair Oktay Rıfat'ın Şebboylara yazdığı şiirdi ve kız okurken gözleri dolmuştu yine. Bu çiçeğin bir insan olmasını, yanında durup şiirinden sonra dudaklarına kapanıp gülümsemesini ne çok istiyordu. Dolan gözlerindeki yaşlar çiçeğe düşerken kız gülümsedi, en azından göz yaşları ona yarıyordu ve canlandırıyordu. Titreyen dudaklarını araladı ve titreyen sesiyle konuşmaya başladı.*
Nereye baksam seni görüyorum, sen benim küçük dünyamın büyük güneşisin.Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun. Sen benim sevinç kaynağım, tüm kalbim ve dünyamın merkezi... Cennete ihtiyacım yok çünkü seni buldum. Biliyor musun senden sonra hiçbir kokuyu beğenemiyorum. Senin kokun kadar güzel değil. Hiç kimse seni benim sevdiğim şekilde sevmeyecek; hiç kimse seni sevmeyecek; benim sevdiğim gibi.
*Bir çocuğun sevgisi nasıl kötü olabilirdi? Çiçeğin dili olsa da konuşamazdı. Büyülenmiş olurdu. Kız göz yaşlarını silip gökyüzüne baktı. Bir yıldız kaydığını görünce gülümseyerek burnunu çekti.*
Bir anneye ihtiyacım var dedim tanrım ve sen bana bir çiçek verdin. Annelerde bir çiçektir değil mi? Teşekkür ederim bana bir anne isterken her şeyim diyebileceğim bir çiçek verdiğin için. Bütün güzel haklarımı ve iyi dileklerimi onun için kullandım değil mi? Olsun buna değerdi.
*Küçük kız yorgun bedenini sıkmayı bırakıp uzanmıştı, göz yaşlarını serbest bırakıp umursamadan hıçkırarak ağlamaya başladı. Sabah çiçeğinin bir yaprağının solduğunu görmüştü.. Çiçek solup giderse ne yapardı? Gözlerini kapatıp gülümsedi.*
Lütfen beni bırakma.
..........
*Deniz uyandığında her zaman yaptığı gibi ilk önce kızının odasına ilerledi, her sabah kızını öperek uyandırırdı ve çoğunlukla Miray odasında olmazdı. Adam uykulu bir halde saçlarını karıştırıp kızının kapısına bir kaç defa vurdu, içeri girdiğinde yine yatağı boş olarak gördü. Derin bir nefes alıp yavaşça çatı katına yönelip seslendi;*''Miray orada mısın prensesim?''
*Sesi duyan küçük kız hızla gözlerini açıp saksısına baktı, babasının sesi endişeli geliyordu. Yine burada uyumuş ve babasından önce kalkamamıştı. Saksının kenarına ufak bir öpücük kondurup ayağa kalktı, içeri girip aşağıda seslenen babasının yanına indi. Babasının kaşları çatık duruyordu ve bu küçük kızın azar yiyeceğini işaret ediyordu, babasının bir şeyler söylemek için dudaklarını araladığını fark ettiğinde hızlıca babasının beline sarılıp uykulu ama tatlı sesi ile konuşmaya başladı.*
''Günaydın babacığım~''
*Deniz kızmak için dudaklarını aralamışken kızının uykulu ve şirin sesiyle kaşları gevşemiş ve gülümsemişti.*
''Günaydın güzelim, beni sürekli korkuttuğunun farkında mısın? Hasta olacaksın yakında.''
*Miray babasının belinden ayrılıp mutfağa ilerlemişti, annesi gibi güzel yemek yapıyordu ve babasını mutlu etmeyi de çok seviyordu.*
.
.
.
Şimdilik bu kadar yeterli sanırım, yeni başladım ve en azından 5-10 kişi okumadan devam etmek istemiyorum. Uzun süredir yazdığım bir kitap aslında ama asla birilerine okutmak istemedim. Şimdi ise sevdiğim birisi için kitap yapıyorum ve ona armağan ediyorum. Umarım beğenirsiniz.. Güzel geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin Çiçekler
Teen FictionAşk ne demekti? Bir insanın diğer insana duyduğu yoğun sevginin ve isteğin karşılığı aşk demek miydi? Biz aşkı sadece iki kalp ve iki bedenden oluşuyor sanıyoruz. Neden bir insana aşık olalım? Bu kuralı kim koydu? Biz bir erkeğe ve ya bir kıza aşık...