Merhabalar. Öncelikle bu hikayenin hayatım boyunca yazdığım ilk hikaye olduğunu bilmenizi isterim. Acemiliğimin verdiği hatalar mutlaka olacaktır. Keyifli okumalar :)
Suratıma boşanan su ile uyandım.
Homurdanıp yatakta doğrulurken sinir bozucu gülümsemesi ile elinde Sürahi bulunan abime
"Oha! İnsanım insan iki seslensen uyandırdım"
"Birincisi seni iki kez çağırdım ve sen beni duymadın bende bu yola basvurmak zorunda kaldım. Hem fena mı oldu eğer uyumaya devam etseydin okula gec kalacaktın bağıracağına bana teşekkür et"
Telaşla yataktan kalkıp banyoya gittim. Tabi ya okul... Tatilin vermiş olduğu mutluluk ve rahatlığa alışmışken onlara veda edip okula başlamak üzücüydü. Hayır yani 3 ay tatil yaptıktan hemen sonrasına okul koymak kimin fikriydi acaba? Kendi kendime homurdanırken bir yandan da banyodaki islerimi halledip dolabın karşısına geçtim. 12. Sınıf olmanın vermiş olduğu rahatlık ile okula sivil gitmeye karar verdim. Pencerenin yanına gidip perdeyi araladım hırka üstüne mont giymiş teyzeye bakacak olursak hava soğuktu. Dolaptan krem boğazlı kazağımı ve siyah pantolonumu giydim. Omzumun hizasında olan saçlarımı tarayıp odamdan çıktım. Yine her zamanki muhabbet kahvaltı masasında dönüyordu. Sevgili ailem hiç bu sohbeti dinleyesim yok o yüzden hızlıca ağzıma zeytin atıp kaçmayı düşünürken abim yine yaptı yapacağını
"Annneee Sena kahvaltı yapmadan okula gidiyoo"
Suratıma şirin gülümsememi takarak masaya döndüm
"Anne vallahi ilk saat sınavım var yoksa bilmez misin beni kahvaltı yapmadan şurdan şuraya gitmem ama okul eğitim yuvasıdır ve bekletilmez beklenir"
Annem tek kaşını kaldırarak
"Bugün okulun ilk günü sena. Bu buranın yalanı değil"
Hemen alelacele askıda duran montumu alıp annemin sesini arkada bırakarak evden çıktım. Ohh zor yırttım insanin fikirlerine saygı kalmamış bu evde. Zaten sabahın yedisinde zorla uyandırıldım henüz beynim bile yerine gelmemişken mideme rahat verin bari. O istediği zaman yerim canım midem. Kendi kendime konuşurken telefonum çaldı. Ekranda gördüğüm isim ile güzel bir azar yiyeceğimi anladım.
"Efendim kankalarım en mükemmeli en bitanesi en sabırlısı"
Karşı taraftan cevap gecikmedi
"NERDESIN SEN! 1 saattir seni sokağın başında seni bekliyorum hani okula beraber gidecektik!!!
Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım evet kızmıştı baya
"Tamam vanilyam 5 dakikaya ordayım söz"
telefonu kapattım. Gönlünü almak için bakkala girip çikolata aldım ve koşmaya başladım. Sokağın başına geldiğimde ayağı ile yere ritim tutan Hira'yı gördüm. Ona arkadan kocaman sarıldım. Gülümsedi kıyamazdık birbirimize. Kol kola girip yürümeye başladık. Yan binadaki teyzeye varıncaya kadar bütün mahallenin dedikodusunu yapıyor bi yandan da okula gidiyorduk. Konuşmamızı bölen Yüksek firen sesi ile sağ tarafta siyah camlı bir araba durdu. Içinden 4 takım elbiseli adam indi .kötü bisey olduğunu anladim. Koşmaya başlayacaktık ki daha ne olduğunu anlamadan ağzıma bastırdıkları mandil ile gözlerimi karanlığa kapadım.
Etraftan konuşma sesleri geliyordu ama gözlerimi açmak istemiyordum. El mecbur bulunduğum yerden rahatsızca kıpırdanıp gözlerimi açtım. Duvarları cam olan ama dışarıyı göstermeyen parlak büyük bir odanın içindeyim. Pardon içindeyiz. Yalnız değildim toplam 5 kişiydik. Yanımda oturan Hira'ya baktım. O da gözlerini yeni açmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Devrilen sandalye sesi ile irkildim. Esmer uzun boylu çocuk ellerini saçlarına daldırıp bağırmaya başladı
"Kafayı yiyeceğim ya ! Ulan en son yürüyodum ben kim niye alır beni buraya kimin ne zoru var lan benle !".
Ayağı ile yerde duran sandalyeye bir tane daha geçirdi. Bu ses üzerine sarı saçlı uzun çocuk esmer olanın yakasına yapıştı
"Bitek senle derdi olan seni kaçırırdı bizim ne işimiz var burda o zaman. Bizde burda ne olduğunu merak ediyoruz ama ortalığı dağıtmıyoruz senin gibi. Sakin ol biri gelip muhakkak bir açıklama yapar"
Aferin sarı güzel dedin dedin de bizim ne işimiz vardı burda bunu gerçekten bende merak ediyorum. Hira'ya döndüm korkudan titriyordu. Naif bi yapıya sahipti sinirlenince gözü hicbir şeyi görmez ama korkunca da yavru kedi gibi sinip olayların geçmesini beklerdi. Ona dönüp ellerini tuttum.
"Korkma, eğer bize birsey yapacak olsalardı çoktan yapmışlardı belli ki amaçları o değil sakin olmaya çalış".
Sesi titreyerek konuştu
"N-nerden biliyorsun yapmayacaklarını?"
Haklıydı bilemezdim ama umut etmekten başka çarem yoktu. Düşüncelerimi bozan şey odanın kararması ile birlikte duvarların arkasında gözüken adam oldu. Kırklı yaşların ortalarında gibiydi. Saçlarında hafif beyazlıklar vardı ama bu onu kötü göstermiyordu. Eli ile bir düzeneğe basıp konuşmaya başladı
"Merhaba. Biraz tuhaf bi tanışma oldu haklısınız şartlar öyle oldu diyelim. Kafanızda çok soru var biliyorum her şeyi yarın detaylıca konuşucaz ama özet olarak bu yaşlı adamın size ihtiyacı var diyelim. Bağırıp çağırıp özellikle eşyalara zarar verip enerjinizi boşuna harcamayın."
Sarı çocuk sırıtıp esmer olana döndü
"Sana diyo duydun mu ?"
Esmer olan sinirlenip
"duvarın arkasından konuşmayı biliyosun daha ne kadar burda kalcaz ve sen kimsin"
Evet esmer bunları bende merak ediyorum. Yaşlı adam söze girdi
"Birazdan kapı açılacak ve sizlere odalarınız gösterilecek odalarınıza gidip guzelce dinlenin yarın daha detaylı konuşuruz"
dedi ve arkasını döndü. Sonra duvarda bir yazı belirdi
. Mahzenimize hoşgeldiniz...
DEVAM EDECEK...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M A H Z EN (Geçmişin İzleri)
Science FictionKimseye anlatmak istemediğin bir sırrın olduğunu düşün. Ansızın hiç tanımadığın bir adam tarafından yüzüne vurulsaydı ne yapardın?