multimedya: OĞUZ VURAL
-2010- Sena
"Hadi sena gelecekler birazdan bitirmedik daha hızlı oooll".
Çiçeklerin arasından seslenen ablama baktım. Mor çiçekli elbisesi,sarı saçları ile güneşte altın gibi parlıyordu. Annem bize Çilekli pasta yaptığından dolayı teşekkür etmek için ona çiçek toplamaya karar vermiştik. Beyaz tül elbisemruzgarda uçuşuyor bunun izlemek bile bana keyif veriyordu. Koşarak ablamın yanına gittim. El ele tutuşup bahçenin ortasında ki yoldan yürümeye başladık.
"Aaa Sena bak beyaz güül. Çok güzel durmuyor mu, hadi gidip ondan da alalım"
O,koca beyaz güle odaklanırken ben yanında ki küçük güllere diktim gözlerimi. Henüz açmamış olması bile ona ayrı güzellik verirken egilip kopardımgülleden bir tane.O sırad ablam elini büyük beyaz güle götürürken sapından eline batan diken ile bağırdı. Parmağı kanıyordu,cok canı yanmış olacak ki aglamaya başladı.
Kulağın eğilip "ağlama seni iyileştirebilirim" dedim.
Yaşlı gözleri ile bana bakarak konuştu "Nasıl iyileştireceksin ki hem sen doktor değilsin"
Güldüm, sen görürsün şimdi. Elinden tutup sakince bir yere oturttum. Parmağını avucumun içine alıp gözlerimi kapattım.Bekledim. Bir süre sonra parmağına baktığımda yaranin tamamen gittiğini gördüm.
Gülümseyerek ablama döndüm "Baak gördün mü sana iyileştirebilirim demiştim"
Uyuyordu.
Elimle kolunu dürttüm. "Ablaa bak iyileştirdim eline bak uyaan" uyanmadı yine.
Neyse bende uyandığında söylerdim onu iyileştirdiğimi. Sessizce yanına uzandım
"Taman yorulduk dinlenelim birazcık ama annemler gelmeden çiçekleri bitirmemiz lazım tamam mı"
Gözlerimi kapattım. Ne biz kalkıp birlikte çiçek topladık ne de o birdaha uyandı.
- 2020 -
Aklıma düşen anı ile yatakta doğruldum. Sanki göz kapaklarıma çizilmiş gibi her gözlerimi kapattığımda aynı şeyi görüyordum. Herşeyin ortaya döküldüğü o konuşmadan sonra kimse konuşmadan odasına cekilmişti. Sakince yatağıma girip uykumu bekledim ama gelmeyecek gibiydi. Kafamı kaldırıp duvarda duran analog saate cevirdim. Saatler 1:45 i gösteriyirdu. Akşam hiçbir sey yiyemediğim icin haliyle acıkmıştım. Bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Paytak adımlarla kapıya kadar gelip kulpu yavaşca aşaği indirdim. Önce kafamı koridora uzatıp etrafı kolaçan ettim,Temizdi. Koridora doğru ilerleyip mutfağı aramaya başladım. Karşıma ilk çıkan kapıyı araladım. Bir takım bilgisayarların bulunduğu odada isim olmadığı icin kapıyı kapatıp çıktım. Ilerdr beyaz bir kapı vardı. Mutfak olduğunu ümit ederek kapıyı yavaşça aralarıp göz gezdirdim.
Tezgah, masa, buzdolabı, tost yiyen Oğuz vee bingo! Mutfağı bulmuştum. Bir dakika tost yiyen Oğuz mu?
Kafamdan tutup içeri cekildim.
Sinirle Oğuza baktım "Ne yapıyorsun ya koparsaydın"
Ağzı doluyken konuştu "sessiz sessiz gelen sensin hep biraz daha kapıda dursaydın yakalanabilirdik"
"Çok afedersin herkesin uyuduğu bu yerde şarkı söyleyerek mutfak mı arasaydım"
Cevap vermek yerine gözlerini devirip tostunu yemeye devam etti. Ahh canım tost ne kadar da güzel duruyordu. Gözlerimi etrafta gezdirip yiyecek birşeyler aradım. Bulamamanın verdiği düş kırıklığı ile omuzlarım düşerken Oğuz reddedemiyecegim teklifi sundu.
"Yerini söylerim ama hepsini yeme" Kafamı tamam dercesine salladım.
Dolabın yukarı ki kapağını açıp önüme bir tabak koydu.
"Bize bırakmışlar galiba içinde tam 5 tane vardı"
Tabağa baktım ve gözlerimi kısarak Oğuz'a döndüm.
"Burda niye 3 tane var niye iki tane yedin"
Dudaklarının kenarları hafif yukarı kıvrıldı "Emre bi cezayı haketmişti"
Sırıtarak mutfaği terk etti. Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verirken tostumu alıp odama geçtim.
Kapının gıcırdaması ile gözlerimi araladım. Hira gelip yatağın dibine oturdu.
"Niye simdiye kadar bana söylemedin. Bizim birbirimizden başka arkadaşımız yok. Bana guvenebilirdin"
Doğrulup cevap verdim "Bilmem farkında mısın ama bazı şeyleri saklayan sadece benmisim gibi konuşuyorsun".
Sitemimi belli edercesine yatağa yatıp sırtımı döndüm.
"Korktum Sena anlasana işte. Dışlanmaktan korktum. Kimse bilmeden normal bir insan gibi yaşamak istedim sadece. Bana bir ucubeymişim gibi bakmalarını istemedim. Sana söylersem korkup beni bırakırsın sandım".
Haklıydı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Yanına gidip sarıldım.
"Bende korktum kaybetmakten korktum. Bidaha olmasından korktum". O da ellerini belime sardı.
"Ne kadar duygusal ve hüzünlü. Bir dahakine böyle konusmalarınızı yaparken kimsenin sizi duymadığına emin olun. Ağlamanız bitti ise salonda sizi bekliyoruz".
Emre kapıyı serçe kapatıp çıktı. Gözlerimi devirerek yataktan kalktım. Komidinin üstüne bırakılan kıyafetleri alıp giydim. Saçımıda yukardan baglayıp odadan çıktık. Salona geldiğimizde herkesin bizi beklediginiz anlayıp hızlıca yerimize oturduk. Bilgisayarın ekranında Hamit kişisi belirdi. Evet akşam herşeyi darmaduman ettikten sonra bize adını bahşedip gitmişti.
"Günaydın. Umarım iyi dinlendiniz iyi veya kötü tanıştık. Bu yüzden bugün buraya gelme amacınıza yoğunlaşacağız. Size ihtiyacım var bu yüzden yeni göreviniz size verilen konumda ki kutuyu almak. Her şeyin patronu sizsiniz. Durumu siz yöneteceksiz. Belirlenmiş bir plan yok. Size sadece ne yapmamanız konusunda bilgi verilecek. Göreve uygun kıyafetleriniz odalarınızda mevcut.Basit bir görev olduğu için silah yok. 2 saat sonra uçağınız kalkıyor. Başarılar "
Kaan söze girdi "Uçağınız kalkıyo derken nereye gidiyoruz tam olarak "
Hamit gülümsedi. " Trabzon'a "
DEVAM EDECEK...
Yıldıza basmayı unutmayalım lütfen :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M A H Z EN (Geçmişin İzleri)
Sci-fiKimseye anlatmak istemediğin bir sırrın olduğunu düşün. Ansızın hiç tanımadığın bir adam tarafından yüzüne vurulsaydı ne yapardın?