Kadehime tekrar dolan kırmızı şarabımı dudaklarıma götürürken masanın karşı tarafında beliriyor Tanrı'nın özenle şekillendirdiği bedenin. Gözlerinin içine baktığımda seni ilk gördüğüm ana ışınlanıyorum sanki.
Kalabalık bir cadde, insanlar aceleyle ilerlerken çarptığın kişilerden özür diliyorsun. Kimsenin seni umursadığı yok ama diliyorsun işte. Tam yanımdan geçerken gözlerin gözlerimle buluşuyor. İlk defa böylesine güzel gözlere şahit olduğumdan sanırım şaşkınlık duyuyorum. Bedenlerimiz gittiğimiz yönlere doğru ilerledikçe birbirimize dönüyor ve bunu isteyerek yaptığımızı bile düşünmüyorum. En sonunda birine çarpıp düşüyorum ve anın şaşkınlığıyla bir an ne olduğunu kavrayamıyorum. Sana tekrar döndüğümde kıkırdayarak yanıma ulaşıp elini uzatıyorsun. Tanrı bana yardım eli uzatıyor diye düşünmüyor değilim o sırada, tutarsam cennette mi sayılırım? Kulağıma ulaşan kıkırtıların eşsiz bir melodiyle eşdeğer ve saatlerce dinlemenin zevkini hayal etmeme sebep oluyor.
Elini tutup yardımınla ayaklandığımda dizlerimdeki tozu silkeleyip kıkırdamalarına ben de eşlik ediyorum. İlahi bir ses ulaşıyor kulaklarıma sonrasında. İyi olup olmadığımı sorduğunda hiç bu kadar iyi olmadığımı söylüyorum ve söylediğim şeyi sonrasında farkedip biraz utanıyorum. Hoşuna gidiyor. Gözlerin ışıl ışıl parlarken seni öylece ardımda bırakıp gitmek istemiyorum ve biraz çekinerek sana sıcak bir şeyler içmeyi teklif ediyorum."Aceleniz yoksa ve bunu aptalca bulmazsanız şu yolun üstünde güzel bir kafe var, sizinle sıcak bir şeyler içmeyi çok isterim."
İçeceğim sıcak içeceklerin bile yaratamayacağı bir etkiyi yaratıyorsun bana sunduğun gülüşünle. Büyülenmiş bir ifadeyle sana bakmaya devam ederken kabul ettiğini birkaç dakika sonra idrak ediyorum ve utançla sana yol veriyorum. Birlikte yürürken ara sıra gözlerimi sana çeviriyorum ve gülümsediğini görüyorum. Sanki bulaşıcı bir etkiymişçesine ben de gülümsüyorum ve ileriye bakmaya devam ediyorum. Çok bir zaman sürmeden küçük ve iç ısıtan kafeye girmek için kapıyı açıp sana öncelik veriyorum. Kocaman bir gülümseme ile teşekkür edip içeri giriyorsun ardından da ben giriyorum. Kafenin en sevdiğim köşesinin boş olduğunu gördüğümde kendimi şanslı biri gibi hissediyorum.
Masaya yerleşiyoruz ve kısa bir süre sonra siparişimizi almak için garson geliyor. Ben bol sütlü bir kahve sen ise sıcak çikolata istiyorsun. Yanındaki sandalyede duran şalı omuzlarına aldığında bunun bir sanat olduğunu düşünüyorum. Merakla camın ardındaki manzarayı izliyorsun bense senden gözlerimi alamıyorum. Sonra rahatsız olmandan korktuğum için ben de manzaraya çeviriyorum bakışlarımı. Sense manzaranın ne kadar güzel olduğundan buraya daha önce gelmediğin için pişman olduğundan bahsedip yine o güzel gülüsemen ile bana teşekkür ediyorsun. Ben de sana teşekkür ediyorum böylesine güzel bir gülümsemeye sahip olduğun için. Utanıyorsun gözlerini kaçırıyorsun manzara seni kurtaracakmışçasına.
Kendimi aptal gibi hissediyorum. Şanslı bir aptal.Bilge insanlar sadece aptalların acele ettiğini söylerler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can't help falling in love | banginho
Fanfiction"Ve ben tekrar tekrar sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum."