Seninle daha fazla zaman geçirebilme imkanını elimle öylece itemiyorum. Çekinerek kabul ediyorum davetini. Evin kapısını açtığında üç kedi ayaklarına dolanıyor hepsinin başını okşuyorsun. Merakla beni koklamaya başladıklarında sana bakıyorum. Beni tanımaya çalıştıklarını söylüyorsun. Sanırım beni kabul ettiklerinden yere uzanıyorlar onları sevmem için. Ellerimi yumuşak tüylerinde gezidiriyorum. İçimi bir huzur kaplıyor. Ben onlarla ilgilenirken senin duvara yaslanıp beni izlediğini farkediyorum çok uzun sürmeden.
Odada sen, ben ve kedilerden başka birinin daha olduğunu da hemen sonra farkediyorum.
Koltukta oturan yaşlı kadını görünce hemen toparlanıp selam veriyorum. Gözleri gülümseyince kaybolan yaşlı kadın da aynı şekilde karşılık veriyor bana. Bakışlarımı merakla sana çeviriyorum."Kendisi karşı komşum. Buraya taşındığım günden beri benimle en çok ilgilenen kişi. Annem gibi."
Bunları söylerken gözlerinin içi parlıyor sanki. Senin için gerçekten değerli biri olduğunu anlıyorum. Başımı sallıyorum ve kendimi tanıtıyorum.
"Merhaba efendim. Ben Chan. Minho'nun..."
Duraksıyorum. Minho'nun neyi oluyorum diye soruyorum kendi kendime. O sırada bakışlarını bana çeviriyorsun. Sanki sen de bunun cevabını bilmiyor gibisin. Arkadaşın mıydım? Bana sorarsan içten içe arkadaşın olmak istemiyordum sanırım.Yaşlı kadın aramızdaki ufak sessizliği bozuyor ve gözlerimi ona çeviriyorum.
"Sen Minho'nun birkaç haftadır bahsettiği çocuksun. Şimdi hatırladım bu isim nereden tanıdık geliyor diyordum."
Gülerek konuşan kadından bakışlarımı çekip tekrar sana odaklanıyorum. Benden bahsetmiş olman mı beni bu kadar heyecanlandırıyor yoksa benden birkaç hafta boyunca bahsetmiş olman mı? Aslında cevaba gerek yok sana dair her şey beni heyecanlandırıyor.
Utangaç bakışlarını benden çekip boğazını temizliyorsun. İçecek bir şeyler hazırlamaya gittiğini söyleyip bulunduğumuz odadan çıkıyorsun. Bakışlarımı sen kaybolana kadar çekmiyorum ardından. Sonra yaşlı kadına dönüyorum onun da beni izlediğini farkedince utançla gülüyorum. O da bana aynı şekilde karşılık veriyor ve oturmam için kanepeyi gösteriyor.
Sen mutfakta oyalanırken senin hakkında konuşmaya başlıyoruz. Yaşlı kadın senin ne kadar güzel ve iyi bir çocuk olduğunu anlatırken içim ısınıyor. Her akşam birlikte çay içtiğinizi ve sohbet ettiğinizi öğreniyorum. Karşılaştığımız o günden beri çay içerken konuştuğunuz konulardan birinin de ben olduğunu öğreniyorum sonrasında. Bir sır verircesine yaklaşan yaşlı kadın gözüme çok şirin gelirken ben de onun gibi yaklaşıyorum."Senden gerçekten hoşlanmış olmalı beni herkesle tanıştırmaz."
O bunu söyledikten sonra sen giriyorsun içeriye. Gözlerin yaşlı kadın ile benim aramda gidip geliyor. Yaşlı kadının ufak bir suç işleyen bebek gibi tepkileri ikimizi de güldürüyor.
Önüme koyduğun kupa ile her akşam yaptığınız o çay sohbetine katıldığımı o an farkediyorum.
Çaylarımızı içip sohbetimizi yaparken zaman hızla akıp gidiyor. Aslında senin yanındayken zaman kavramının olmadığını farkediyorum. Ama senin yanında değilken zaman sanki 'hey, ben varım, beni hatırladın mı?' dercesine senin yanında onu farketmememin intikamını alır gibi yavaş geçiyor. Saatin geç olması ile önce yaşlı kadından sonra senden kalkmak için müsaade istiyorum. Gözlerini hemen saate çeviriyorsun. Sen de zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsun sanırım. Yaşlı kadına veda ediyorum ve birlikte kapıya doğru ilerliyoruz. Arkamızdan tekrar gelmemi söylüyor. Gülüyorum.
Ben kabanımı giyip atkımı boynuma sararken sen benim için kapıyı açıyorsun.
Çıktıktan sonra sana dönüyorum. Ellerini uzatıp atkımı düzeltiyorsun. Parmakların bir anlığına boynuma temas ediyor ve içimde bir yangını başlatıyor. Birkaç dakika birbirimize bakıyoruz ve sonrasında bir cesaret gitmeden önce yanağından öpüyorum.
Geriye çekildiğimde gözlerini kapatmış gülümsüyor olduğunu görüyorum.
Sonra evime doğru ilerlerken ardımdan sesini duyuyorum."Cumartesi günü çay içmek için seni bekliyor olacağım."
Bu bir günah olmaz mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can't help falling in love | banginho
Fanfiction"Ve ben tekrar tekrar sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum."