Kirli Ruhlar

264 12 5
                                    

Ağzında hissettiği metal tat ile yüzünü buruşturdu adam. Şiddetli yağan yağmurun her damlası, yeni bir ağırlık hissettirecek şekilde acı veriyordu. Gülümsedi adam. Yaşadığı bu an ona, hem acı hem de zevk veriyordu. Nasıl olur da acı çekmekten zevk duyardı insan?
Yattığı yerden söylenerek kalktı. Cebinden çıkardığı kuru mendil ile ağzını silmeye başladı. Gecenin bir yarısı, ıssız sokakta kimse yoktu. Derin bir nefes alarak rahatlamaya, soğuk havanın tadını çıkarmaya çalıştı.
Soğuk, ona iyi geliyordu...
Ağzını sildiği mendili yere fırlatıp, çamur olan üstüne baktı, "Bu sefer gerçekten yıkanması gerekiyor." diye içinden geçirip yürümeye başladı. Attığı her adımda, soğuğu en dip hücrelerine kadar hissederken halinden memnundu. Şimdi eve gidecek ve bu gece olanların üstüne bir keyif kahvesi içecekti. Sonra da, yarın için plan hazırlayacaktı.
Ellerini birbirine sürterek cebine soktu adam. Uzun boyu, kahverengi tonlarına yakın saçları ve gece kadar siyah gözleriyle her genç kızın dikkatini çekecek bir güzelliği vardı.
Evin önune geldiğinde, sanki ters giden bir şey varmış gibi etrafına baktı. Issız, kimsenin olmadığı sokakta, bir ses arar gibi etrafında bir tur döndü. Kimsenin olmadığına inandığı zamanda apartmanın kapısını açarak içeri girdi. Herkesin uyuduğu bu vakitte, sessiz adımlarla merdivenleri tırmandı. Alt komşusunun kapısına geldiğinde durdu ve kısa bir süre kapıya baktı. Sinsi bir şekilde güldükten sonra son katı da çıkıp, cebine koyduğu anahtarı çıkararak kapının deliğine soktu.
Yüzüne vuran sıcaklıktan rahatsız olmuş bir şekilde, içeri
Zifiri karanlık...
Tam da adama uyan, onun aynası olan zifiri karanlığa doğru yürüdü. Evinin her tarafını kaplayan o kokuyu, içine çekti. Tatmin olmuş bir şekilde gülümsedikten sonra üstünü çıkardı. Her yerde soğuğun hakim olduğu evde üstsüz kalmıştı. Soğuk iyi gelse de titremesine engel olamamıştı.
Mutfağa doğru yürürken, gitmesine engel olan bir şey gördü. Olduğu yerde kalırken, ne yapacağını şaşırmıştı. Dudaklarını kıpırdatıp, "Senin ne işin var burada?" diye sordu sesi titreyerek.Titrememeliydi. O çok güçlü, üstelik erkekti. Sesi titrememeliydi. Yumruklarını sıktı ve kendine kızdı. Defalarca yenik düştüğü şey karşısında, hareketsiz bir şekilde ona bakıyordu.
"Kendine gel," dedi sesini yükselterek "O gerçek değil."
Söylediği şeyden sonra, kendini tokatlamaya başladı. Vurduğu her tokatta, daha sert vurabilirmişcesine sinirleniyordu. Eli ağırdı ve canı yanıyordu. Fakat bu umurunda değildi. Kendini es geçerek, mutfağa yöneldi. Karşısında duran kişiye aldırmadan, önune gelen her şeyi fırlattı.
Öfkeliydi. Çok öfkeliydi. Onu güçlü yapan şey de buydu zaten. Öfkesi...
İçinde biriktirdiği bütün ses dalgalarını, her şeyi titretecek şekilde bağırarak dışarı attı. Sinir krizi geçiyordu ve bu uzun suredir olmamıştı. Yaptığı şeyin gereksiz olduğunu biliyordu, çünkü gördüğü şey gerçek değildi. Fakat, bu onun sinir krizi geçirmesini engel olamıyordu.
"Kahretsin!" diye bağırarak, masadaki kalan son şeyleri de fırlattı.
Gecenin son demlerinde, artık iyice yorulmuştu. Biraz sakinleştikten sonra, gerçek olmadığını bildiği kişiye döndü ve, "Sen," dedi tehditkâr bir sesle "Öyle bir zamanda geldin ki, pişman olacaksın. Ve bu sefer gidişin, diğer seferki kadar kolay olmayacak."
Arkasında karanlık ve koca bir sessizliği bırakarak, yavaş adımlarla gitti...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PIÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin