Başlamadan önce uenocs hesabından hikayenin tamamını okuduğunuza emin olunusss
İyi okumalar 💕🌸
-
Sevginin iyileştirmediği kalpler daima vardır. Katiller, kötüler, kumarbazlar veya günahkarlardan bahsetmiyorum. Onlar hayatımızın her anında vardırlar. Anne babanız, kardeşleriniz, arkadaşlarınız veya yoldan geçen biri.
Benimki kız arkadaşımdı.
Bu konuda genel çıkarım yapacak olursak; birini ne kadar severseniz sevin, istediğiniz kadar -tabii bu mümkünse- kıymete bindirin, tam ilişkinizin düzlüğe çıktığını sandığınız anda tökezleyip düşersiniz ve bir bakmışsınız tepe aşağı yuvarlanıyorsunuz. Unutmadan, bir de yalnız başınızasınızdır.
İkili ilişkiler hep böyle olmuştur. Bir taraf daima üzülür, kırılır, incinir. Kimselerin yere göğe sığdıramadığı sevgi büker boynumuzu. Yavaş yavaş, narince öldürür bizi içten içe. Farkına varamayız. Kalbimizi sızlatan o kör olası ayrılık bile tatlı gelir kimimize.
Eğer şanslıysak bunun sevgi olmadığını geçte olsa anlayabiliriz. Genelde bu farkındalığın ardına saklanarak üzer insanlar birbirini ancak anlayabilme kapasitesine sahip olmak bile bir meziyetken eleştirmeye hakkımız olduğunu sanmıyorum.
Benim kalbimde besleyip büyüttüğüm bu his sevgi miydi, saplantı mıydı, bilemez hale gelmiştim. Kendimi bir türlü kanıtlayamıyordum Chae Young'a ancak böyle bir derdimin olduğu da söylenemezdi. O soyunma odasında ha lyrica almışım ha şeker ha ağrı kesici. Kesinlikle masum olduğumu ispatlama çabasına düşmemiştim. Veya beynimi karıncalandırmıyordu bu mevzu. Olayı tamamen akışına bırakmıştım. Oysa seven insan sevdiğine kendini aklamak istemez miydi? Peki ben neden istemiyordum?
Bu sorunun cevabını az buz kestirebiliyordum fakat kendimden emin olmadığım gibi kendime vereceğim cevaptan da eminlik beklemiyordum. Bekleyemiyordum.
Sevgi beraberinde sadakat ve güven de getirirdi, değil mi? İnsan kalbi birini sevdiğinde ona güven de duymak ister, daha sonra güvenin sağladığı sadakati de isterdi yanında. Bencillik denebilir buna. Ancak birini sevdiğimizde bizden başka kimseyi gözü görmesin, bizden başka kimseyi kulağı duymasın, bizden başka kimseye kalbi dönmesin isterdik. Sevgi ve sevgili paylaşılmaz sonuçta.
Ben de kendi bencilliğimin kurbanı olup Rosé'ye olan yoğun hislerime yenilmiştim.
İki göğsümün ortasında taze kır papatyaları yeşertecek cinsten değildi bu yenildiği ama, yanlış anlaşılmasın. Ben oraya sert bir yumruk yemiştim.
Karşımda durup pişkince sırıtan adama tek düze bakışlarımı sunarken aklımdan geçenler tamamen bunlardan ibaret değildi tabii ki. Jeon Hyunjae gibi uçkuruna düşkün bir herifin Rosé'yi nereden gözüne kestirmiş olabileceği sorusu beynimi kemiriyordu fakat... Bunun cevabı yeteri kadar açık değil miydi?
Her ne olup bittiyse o lanet maç akşamı olmuştu. Rosé'den yediğim son postanın, karşısında aciz duruma düştüğüm son anın, sevgiden gözümün dönüp hiçkimseyi ve hiçbir şeyi göremediğim o konuşmanın yaşandığı akşam; daha Seul'e geleli bir ay olmadan bana meydan okumaya kalkan, ezik karakteri üstüne inşaa ettiği sahte egosunun kurbanı olan ahmak kuzenimle sahil şeritte maç yaptığımız akşam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waste it on me.
Fanfiction"Aşkını ve zamanını bana harca" - Rosé x Jungkook - © Kaguya | 2020 ☾