Lütfen yorum yapmayı unutmayın, yorumlarınızı okurken gaza geliyorum msksmsksm sizi çok seviyorum, iyi okumalar 💕🌸
-
"Salal herif."
Jimin'in küfür ve hakaret içeren cümleleri dur durak bilmiyor, tam ortam sessizleşti derken yeniden küfür ediyordu. Eve geleli yaklaşık yirmi dakika olmuştu ama hâlâ kimse konu hakkında konuşmuyordu. Duyabildiğimiz tek şey Jimin'in kükremesi ve Jungkook'un oflayıp puflamalarıydı.
"Yetmez hastaneye kaldırıldığı, öldürseydin keşke(!)"
Ahh, evet. Jungkook, mavili yanından çekip giderken bana söylediği saçma söz yüzünden kendini kaybettiğinde onu cidden ölesiye dövmüş, yüzünü tanınmayacak hale getirmişti. Yani gerçekten o raddeye getirmişti. Lisa'nın yazdığına göre sol gözü onlar çıkarken şişmişti bile. Ve bense bizzat kendi gözümle nasıl kanrevan içinde kaldığını görmüştüm. Ağzının etrafı öyle bir haldeydi ki, dişleri bile kızıla boyanmıştı.
"İfadesi alınırken senden şikayetçi olacak, o zaman ne halt yiyeceksin?"
Biz arabaya bindikten sonra sokak başında ambulans sireni duyulmuştu fakat kimse Jungkook'a dur gitme dememişti. Bu konu benim de aklımı kurcalıyordu. Jungkook kendinden emin şekilde "olmayacak" dese de endişeleniyorduk işte.
"Salak herif,"
Ve yine hakaret.
Jimin cidden çok fazla kızmıştı ama bunun tamamen abilik içgüdüsü olduğu da belliydi. Yine de aşırıya kaçmıştı.
"Jimin, yeter artık. Tek yaptığın sönmek üzere olan ateşi körüklemek. Onu kendi haline bırak ve kendi vicdan mahkemesini kendi kursun. Karşında yeni tanıştığın 15 yaşındaki çocuk yok. Jungkook da Hyunjae de olgun birer yetişkin oldu. Bir şeylerin bedelini ödemeyi biliyorlar. Sen sadece destekçi olsan olmaz mı?"
Erkek arkadaşının aksine mantık çerçevesi içinde konuşabilen Jennie unniye gülümseyerek bakışlarımı Jungkook'a çevirdim. Başını koltuk başlığına yaslamış, gözlerini kapatmış, iki eliyle alnını ovalıyordu. Ağrısı tutmuş olmalıydı sanırsam.
Koltukta diklenmesini sağlayıp olduğum yerde geriye çekildim ve kucağıma kırlent alıp başını kırlente yasladım. Gözleri yüzümde geziniyordu bunu yaparken. Fakat bir elimle yüzünü örttüğümde ne yapması gerektiğini anlayıp kucağıma yayıldı ses çıkarmadan.
Özellikle alnının ortasından başlayarak şakaklarına kadar parmak uçlarımla narince halkalar çizdim. Jungkook'ta migrenle beraber sinüs iltihaplanması olduğunu da öğrendiğim için çok fazla bastırmamaya gayret sarf ediyordum.
Sürekli başının ağrımasının sebebi şimdi açıkça belli oluyordu. En ufak sinir bile tetikliyordu bu ağrıları. Bu yüzden sürekli ağrı kesici almak zorundaydı ve artık ilaçlara da bağışıklık kazandığından hiçbir şey fayda etmiyordu.
Ona üzülsem de elimden bir şey geldiği yoktu. Bu hastalıklarla yaşamak zorundaydı artık. Ne migrenin ne sinüzitin kesin tedavisi yoktu işte.
Jennie unni ve Jimin bizi pür dikkat izlerken bir nebze de olsa Jimin'in sinirinin yatıştığı belliydi. Jennie unninin saçlarını okşarken bakışları öfkeliden normale dönmüş, artık küfür etmiyordu.
Tanrı'ya şükür.
"Yanında ilacın var mı?"
"Hayır,"
Güzel. O zaman ben ilaç olmasını bilirdim.
"Diklen bir saniye."
Bir elini koltuk minderine diğer elini bacağıma koyarak oturur pozisyona geldiğinde ayağa kalktım ve benimle kalkmasını sağladım. Sorgulayan gözleriyle bana bakarken, onunla aynı şekilde bizi izleyen Jimin ve Jennie unniye "Bize bir dakika müsaade edin lütfen." Dedim. Ne olduğunu anlayamasalar bile başlarını sallayarak onayladıklarında Jungkook'u da peşimden sürükleyerek salondan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waste it on me.
Fanfiction"Aşkını ve zamanını bana harca" - Rosé x Jungkook - © Kaguya | 2020 ☾