Olduğum yerde kalakalmıştım. Her şeyi tekrar hatırlamaya çalıştım.
-En son Refik abiye kağıdı gösterdim, evet. Sonra kapıdan dışarı çıktım ama.. Neden burdayım şimdi?
Yolun kenarındaki banka oturdum ve başımı ellerimin arasına alıp ne olup bittiğini tekrar düşünmeye başladım. Birden gözüm kolumdaki saate ilişti.
-Olamaz dersin başlamasına 6 dakika kalmış!
Hızla yerimden fırladım ve ilerlemeye başladım birden aklıma ödevim geldi. Onu almak için çıkmıştım okuldan. Bir çırpıda çantama göz attım. Yoktu.
Koşar adım yönümü değiştirip eve yöneldim. Bir yandan koşuyor bir yandan da başıma ne geldiğini kavramaya çalışıyordum.
Eve geldiğimde kimse yoktu. Annem iş için çıkmış olmalıydı. Hemen odama koşup ödevimi aldım. Tahmin ettiğim gibi masamın üzerindeydi. Ödevi çantaya koyup tekrar okul yolunu tuttum.
Ayaklarımda feci bi ağrı vardı. Belki de bu yolu üçüncü gidişim olduğu için olabilirdi. Ağır aksak yürüyerek yola devam ettim.
Okul kapısına geldiğimde Refik abi bana bakıp gülümsedi.
-Bugün de geç kaldın be Selin hadi içeri geç.
Bu olayı ikinci kez yaşıyor olmanın şokuyla hiç bir şey demeden içeri koştum. Yaşadıklarım bi dejavu muydu yoksa? Her ne ise beni korkutuyordu.
İkinci derse girilmişti normalde dersi bölmekten hiç hoşlanmasam da ödev teslim etmem gerektiği için girmek zorundaydım.
Kapıyı iki kez tıklattım "gir" sesini duyunca kapıyı açıp içeri girdim. Tüm sınıf sessizce bana bakıyordu. Bir süre bakıştıktan sonra öğretmenin yanına gidip geç kaldığım için özür diledim, ödevi masaya bıraktım ve sırama yöneldim.
Burak yine yerimdeydi beni görünce kalkıp kendi yerine geçti. Bende hiçbir şey demeden yerime oturdum.
Abdurrahman hoca da o sırada yoklama defterini eline alıp göz gezdirdi.
-Selin, derse geç girdiğin için seni yok yazıcam kızım.
Birden ayağa kalktım
-Ama derse geç geliceğimi biliyodunuz, izin almıştım sizden.Öğretmen kafasını bana doğru çevirdi. En arkada oturduğumdan dolayı bana bakmak için kafasını hafifçe sağa eğdi.
-Benimle dalga mı geçiyosun sen?
-Hayır hocam estağfurullah. Sadece bu sabah gelip sizden izin aldım ödevimi getirmek için onu diyorum.
Öğretmenin bakışlarından sinirlendiği anlaşılıyordu. O ince çehresini birden buruşturdu. Aramızdaki sessizliği onun telefon sesi bozdu. Telefona baktı ardından bana döndü ve söylenmeye devam etti o sırada telefonu kapattı ve masaya bıraktı. Adam bana laf yetiştirmek için telefonu erteliyordu resmen.
O söylenirken Burak hafifçe kolumu çekiştirdi. Fısıldayarak konuşmaya başladı
-Amacın ne senin? Konuyu uzatma da otur artık yerine.
Burağa dönüp sinirli bir bakış attım.
-Sabah zaten kavga ettik bir daha etmek istemiyorum, kapa çeneni artık.
Birden şaşırmış bi ses tonuyla "Ne? Ne kavgasından bahsediyosun?" dedi.
Afallamıştım. Birden öğretmenin sesiyle kendime geldim.
-Bak bana Selin. Sabah sabah ne saçmalıyorsun bilmiyorum ama bu işi uzatmaya niyetim yok. Yok yazıyorum seni geç kağıdını idareden alır getirirsin, otur artık yerine.
Hiçbir şey demeden sessizce oturdum. Sınıftaki herkesin gözü üzerimdeydi. Ardından teker teker önlerine döndüler. Umurumda pek değillerdi açıkçası. Şu an tek düşündüğüm şey başıma gelen olaydı.
Başımı masaya koydum ve gözlerimi kapatıp dersin hemen bitmesini bekledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERİ
FantasyBulması ederken yolculuk doğru geriye zamanda kendini olmadan farkında Selin'in olan hayatı bi sıradan. •[GERİ]• "..belki de bu benim için ikinci bi şanstır ya da üç..dört.."