1.Bölüm-ASLA

1K 66 26
                                    

Güneşin ilk ışıkları odamın penceresinden içeri dolarken, gerinerek uyanacağımı sanıyordum ama duyduğum zil sesiyle yatağımdan fırlamak zorunda kaldım. Zil sesinin geldiği tarafa doğru yürürken, sesin kim tarafından çıkarıldığını anlamam pek de uzun sürmedi.

"Benim bir suçum yok,babam söyledi." Laflarını mırıldanırken uçar adım merdivenlerden aşağıya iniyordu Işılay.

Onu kovalayacak kadar halim olmadığını fark edip koridorun sonundaki banyoya doğru yöneldim,az önce banyonun kapısının kapalı olduğunu fark edemeyerek kapıyla bütünleştiğim o sahneyi de saymazsak güne iyi başlamış sayılabilirdim. Üstüme sınavda rahat edebileceğim bir şeyler giydim, bana kalsa kırmızı mini elbisemle de girerdim ben o sınava ama babamın gözünü boyamak şart olmuştu, her ne kadar LY sınavına- LY sınavı diyorum çünkü LYS sınavı deyince anlatım bozukluğu oluyor, bu da sanırım lise hayatım boyunca Türkçe derslerinden öğrendiğim tek bilgi.- girmeye hak kazanmış olsam bile hiçbir halt yapamayacağım ortadaydı ve ben muhakkak babamı ikna edip rüyalarımın şehri Paris'e gitmeliydim.

Babamın, "Hadi Özenay,geç kalacaksın sınava." demesiyle düşüncelerimden sıyrılıp cevap verdim:

"Geliyorum."

Geliyorum sözcüğü asla babam için yeterli bir cevap değildi ama verecek daha uygun bir yanıt bulamamıştım. Bu yüzden elimden geldiği kadar çabuk hareket ederek aşağıya indim. Tüm hızımla kahvaltımı bitirdikten sonra sınavın olacağı okula doğru yola koyuldum.

Sınav salonuna girmek için sırada beklerken hemen üç kişi önümdeki çocuk polis kontrolünden geçiyordu, sıra ayakkabı kontrolüne geldiğinde ayakkabısını çıkarmamak konusunda gayet ısrarcı davranıyordu çocuk.Çevredeki tüm meraklı gözler çocuk ve polis arasındaki hararetli tartışmadaydı. Polis çocuğun ayakkabısını çıkartıp çorabının delik olduğunu fark ettiğinde:

"Geç bakalım şu tarafa asker kaçağı." diyerek kapının sol tarfını gösterince hepimiz polisin çocuğu çorabı delik olduğu için almadığını sanıyorduk ve gelen kahkahaların ardı arkası bir türlü kesilmiyordu. Kontrol sırası bana gelince polise yönelerek;

"Çorabı yırtık diye çocuğu sınava almayarak onun hayatıyla oynadığınızın farkında mısınız acaba?" Gayet kendinden emin bir duruş takınarak söylediğim cümlenin her kelimesinin arkasındaydım.

"Çocuğun yırtık çorabın içine kopya sakladığının farkında mısınız acaba?" diyerek beni alt edecek ve biraz öceki kendinden emin duruşumun yerini düşük omuzlara bırakmasına neden olacak bir cevap vermişti polis memuru.

Verecek bir cevabım olmadığından mı yoksa konuşmayı uzatmak istemediğimden mi bilmiyorum ama ağzımı açmak gibi bir girişimde bulunmadım. Sınav salonunun tüm atmosferini içime çekerken-sanki iyi bir şeymiş gibi-çevremi inceleme fırsatı bulmuştum. Yan sıranın önünde oturan kızın tavana bakarak bir şeyler mırıldanıyor olmasından dua ettiğini anladım.

"Dört yıl boyunca yat, sınava felan da çalışma ama dua et sınavın iyi geçsin diye.Oh ne güzel dünya." Tüm sözcükler ağzımdan bir bir çıkarken içimden kendi kendime diğer kelimenin çıkmaması konusunda uyarıda bulunuyordum ama nafile, sözcükler ağzımdan her seferinde daha sert ve daha gür bir sesle çıkıyordu, sanırım bu da beynimin bana uyguladığı ters psikoloji deneyi.

Kız ona söylediğimi anlamış olacak ki suratının tüm kırmızılığla cevap verdi;

"Ne dedin sen?"

"Ben mi?" dedim bilmemezlikten gelerek.

"Evet sen,dua et sınavdan önce kavga etmek istemiyorum."

ASLA ASLA DEMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin