4.Bölüm- KARMAŞA

164 19 3
                                    

 Esen rüzgar vücudumda t shirtümün kapatamadığı yerleri sardığı sırada ana caddenin ışıklı kaldırımında yiyecek bir şeyler bulma savaşı veriyordum. Tek derdim bir an önce karnımı doyurmak olduğundan içime işleyen soğuğa pek aldırış etmedim. En azından ellerimin sıcak olmasını önemseyip onları ağzımla çıkardığım buharda ısıtırken çoktan marketin kapısından içeri girmiştim.

"Çok büyük bir yer değil, sanırım bu kez sorunsuz bir gece geçireceğim." düşüncesini seslere dökerken, gözüm içecek reyonun önünde duran adama takıldı.

"Selamın aleyküm." dedim, kendimce eğleniyordum sadece.

"Ve aleyüm selam." Dilim tutulmuştu verdiği cevap karşında. Yutkundum. Nüfusunun yüzde ellisinden fazlasının ateist, geriye kalan kısmın çoğunluğunun hıristiyan olduğu bir ülkede 'Selamın aleyküm' diyerek kafa bulmaya çalıştığım kişinin müslüman çıkması bahtsız bir bedevi olduğumu kesin olarak kanıtlıyordu. O ise söylediklerimi anlamış gibi, 'Allah'ın sopası yok işte.' bakışı ile beni göz hapsine mahkum etmişti çoktan.

"Yemin ederim. Az önce beynimden geçen sayısal değerlerin nereden geldiği konusunda hiçbir fikrim yok." Savunmacı bir tavrım vardı. Bunun için neden kendimi savunma gereksinimi duyduğumu bile bilmiyordum.

Şimdi de 'Hadi canım oradan, hatim inmedi ya' bakışı ile karşımda duruyordu. Hal ve hareketlerinde söylediklerini anlayabiliyorum havası vardı.

"Siz çekikler nasıl diyor? Çan çin çon." Yarışı devam ettirmeye karar vermiştim bile.

Bu sefer gözlerini ceviz büyüklüğünde genişletti.

"Belki de bu kadar yüksek olan bir ses tonu kullanmamalıydım." derken fısıltı sesleri, git gide yuvarlandıkça daha da büyüyen kar topu gibi yükseliyordu. Anlam veremediğim fısıltı ve gülüşmeler bir market görevlisinin beni o reyondan alıp başka bir reyona götürdüğü ana kadar devam etti, muhtemelen benden sonra yine gülüşmeye devam etmişlerdi ama şu an onları duymayacak kadar uzaktım.

"Çan çin çon." dedi market görevlisi, sesini sadece benim duyabileceğim bir düzeye ayarlamıştı, sonra eliyle yaptığı küçük bir hareketle reyonun sağ tarafını gösterdi.

Gösterdiği ürünü elime alıp incelerken kondom olduğunu fark etmem çok uzun sürmemişti. Paketi yere atıp marketten çıkmak için çabalarken, ayağım alış-veriş sepetinin tekerleğine takıldıktan sonra çocuk bezleri komple üstüme düşmese ciddden sorunsuz bir gece geçirmiş olurdum.

Kahkahalar beni kovalıyordu.

"Hepiniz de biliyorsunuz. Bilmediğiniz bir şey yok maşallah." dedim, marketin kapısından çıkmak üzereydim.

Birden bire büyük bir sessizlik oluştu ve o sırada, "Subhanallah." sözcüğü bütün sessizliği alıp götürdü, bütün bu olayları başlatan adamın ağzından çıkmıştı bu kelime.

'Uygun oldu mu be bey amca' kafa sallama hareketimi yaptıktan hemen sonra dışarıya attım kendimi.

"Eve git Özenay, bugün için daha fazla olay istemiyorum." Kendimi ikna etmeye çalışıyordum.

"Ama çok açım." Kendi kendime cevap vermiştim.

Buram buram balık kokusunu alana kadar iki kendim arasından en çok hangi beni dinlemem gerektiğine karar verememiştim.

"Balık yemeye gidiyoruz." Kararımı resmi olarak iki bana da duyurmuştum.

"Ama ev..." dedi öteki ben.

"Şişşt, balık yiyeceğiz." Kendi kendimle konuşurken kulaklığımın takılı olmasına minnettardım çünkü eğer o, olmasa muhtemelen deli muamelesi görmüş olurdum.

ASLA ASLA DEMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin