Sabah uyandığımda ilk olarak yan tarafımdaki komidinin üzerinde duran telefonumu aldım. Ne saate baktım ne de başka birşeye. İlk önce mesajlara baktım. Dün geceden umut ettiğim gibi olmadı, Patrick mesaj atmadı. Aslında böyle düşünürsem mesaj atmaması normal. Henüz yeni tanıştık ve aşırı gereksiz konulardan bahsettik.Neden mesajatsın ki ? Kendi kendime düşünmeye bırakıp aşağı indim.
-Tam seni uyandırmaya gelecektim, dedi annem.
-Gerek kalmadı, dedim.
Çekmeceden almayı plandığım kahve bitmişti. Güne yeni ve kötü başladım gerçekten! Söylenerek odama çıktım ve hazırlandım elime ne geçerse giydim ve evden çıktım. Uykusuzluktan çökmüş gözlerim, düzeltmeye üşendiğim saçım tam olarak ruhumu temsil ediyorlardı! Derse 20 dakika kalmıştı ve saate baktıktan hemen sonra başımı kaldırıp yine hafif yamuk gülümsemesiyle Patrick'i gördüm. O beni görmemişti ve bu iyiydi. Dediğim gibi çökük gözler, dağınık saç! Koşarak giriş kattaki tuvalete girdim. Çantamdan çıkarttığım makyaj malzemelerim o anda resmen hayatımı kurtardı. Saçımı hafif ıslatarak yine çantamda bulunan küçük aynalı tarağımı çıkartıp düzelttim. Son kez aynada kendime bakıp çıktım. Sınıfa girdim. Hemen ardımdan Patrick girdi. Şaşırmıştım, dün onu derse girdiğimde hiç görmemiştim. Yerime oturdum ve onun nereye oturduğunu izledim. Bana en uzak tarafa oturmuştu muhtemelen dün bu yüzden onu görmemiştim. Dersi dinlemek bir yana yaptığım tek şey arkadan bir kişi hocayla konuşurken herkes o konuşan kişiye bakar, ben de bakıyormuş gibi yapıp Patrick'i gözetliyordum. Bu çok akıllıca. Sınıfa girdiğimden beri Patrick'i izlemekten Ashley,Clora ve Sandy'nin gelmediğini farketmemiştim. Dersten çıktık. Mesaj geldi.
-Çık ve yan sokaktaki Kafe'ye gel, yazmıştı Clora.
-Tamam.
Çıkmadan önce Patrick'i görmeyi planlamıştım ama ortada yoktu.Her neyse gittim ve Clora,Ashley,Sandy,Patrick bir masanın etrafında oturuyorlardı. Nasıl tahmin edemedim o da burdaydı ve yanındaki boş sandalye benim için ayrılmış olmalıydı. Oturdum selam verdikten sonra günün ilk kahvesini içmek için sabırsızlanıyordum. Sanırım dikkatini çekti, garson gelmeden benim onu çağırıp hiç düşünmeden kahve istemiş olmam.
-Sanırım bir kahve düşkünüsün? dedi Patrick.
-Düşkün değil de bağımlılık diyelim. dedim.
-Bağımlılık?
-Evet bağımlılık. Bağımlılık sadece uyuşturucu,sigara değildir. Ya da benim için öyle değil. İnsanlar uyuşturucu olmadan deliye dönüyorlar ben de kahve olmadan deliye dönüyorum denilebilir aslında bu bir keşif gibi. İnsanlar farkında değiller ama bu bir bağımlılık. dedim.
-Fazla abartmıyor musun?
-Hayır.
-Kısa cevap, dedi ve güldü.
Konuşma bittiği için sıkıcı bir sessizlik oluşucak diye endişelenmiştim ki garson kahvemi getirdi. Masaya koymadan elinden aldım ve yudumladım.
-Bırakta biraz soğusun, dedi Patrick
-Önemli değil içebilirim dedim.
Güldü, sanırım bu hoşuna gitmişti. Bunu daha sık yapmalıydım! Eve gittim. Kapıdan girdikten sonra yüzümde oluşan gülümseme annemi sevindirmişti. Onun istediği tam olarak buydu. Mutluluğum. Odama çıkıyordum. Merdivenlerdeyken telefon titredi. Odama girene kadar bakmadım. Üstümü bile değiştirmeden yatağıma kıvrılıp mesaja baktım.
-İstersen biz de bir bardak kahve içme bahanesiyle dışarı çıkabiliriz ?
Patrick mesaj atmıştı. Heyecandan tipik kızlar gibi evde çığlık attım. Bu inanılmaz!