♣️Roku♣️

1.7K 235 258
                                    

    Akutagawa kütüphanedeki merdivenlerin yanına eklenen ranpaya memnuniyetle bakıyordu. Atsushi artık sorun yaşamadan kütüphaneye girebilecekti.

   Bu konuyu halledeceğini söylemişti, halletmişti de. Kütüphaneye gelen müşterilerden bir ranpa temin edilmesi için imza toplamış, topladığı beş yüz imzayı Fukuzawa'ya ileterek amacını göstermişti. Kütüphane sahibi elbette Atsushi'nin valığından haberdardı ve bu kendi içine dönük gencin onun için hevesle bir şeyler yapmaya çalışması hoşuna gitmişti. Bir ranpa hazırlatıldı ve yerleştirildi.

    "Artık bana ihtiyacın kalmadı anlaşılan, hm?" kahve saçlı genç ranpayı gördüğünde sandalyede kocaman gözleri şaşkınlıktan daha da açılmış arkadaşına baktı gülümseyerek.

  "Akutagawa-san gerçekten de söylediğini yapmış." diyerek gözlerini Dazai'ye çevirdi Atsushi. Yutkundu, bacaklarının felçli olmadığı zamanlarda merdivenlerde nasıl aşağı yukarı koştuğunu hatırlıyordu. Sekiz sene önce bu sandalyeye ihtiyacı yoktu ve sandalyeli hayatı başladığından beri pek çok zorluk yaşamıştı. Ona yardımcı olan arkadaşları elbette ki vardı ancak daha yeni yeni tanıştığı birinin kendisi için böyle köklü bir çözüm bulmasını beklemiyordu.

   "Mutlu olmalısın Atsushi-kun," Dazai elini onun omzuna koyup sıktı. "Yine de yardım gerekirse haber ver."

   Atsushi minnettar gözlerle ona bakarken uzaktan tanıdık başka bir simanın yaklaştığını fark etti.

   "Dazai!"

   Kırmızı kot, tek askısı omzundan düşen tulumu, içine giydiği siyah kısa kollu tişörtü, siyah makosenleri ve tabii ki şapka ile tasma kolyesi eşliğinde onlara doğru koşan arkadaşları beyaz dişlerini göstererek sırıtıyordu.

   Dazai yumuşayan bakışlarla yanına geldiğinde koşmaktan nefes nefese kalmış oğlanın ince belini tek koluyla sarıp kendine çekti ve batan güneşle aynı renk saçlara sahip sevgilisinin nemlendiricisinden kaynaklı nane aromalı, vişne çürüğü rengi minik dudaklarından narin bir öpücük çaldı.

   Çillerini yok edecek şekilde kızaran kızıl, şapkasını öne çekerek yüzünü gizlemeye çalıştıysa da bu sadece sevimli görünmesine neden oluyordu.

   Chuuya'nın renkliliği ve enerjikliğine tezat olarak Dazai'nin sakin tavrı ve bej tonlarındaki bol sweat, eşofman, spor ayakkabı üçlüsü her ne kadar farklı olsalar da yan yana çok güzel görünmelerine neden oluyordu.

   Ayrıca aralarındaki boy farkı da bu güzel tablodaki ince detaylardandı. Chuuya'nın bir altmış boyuna karşın Dazai'nin bir seksen bir olması Chuuya'nın onun yanında iyice minicik görünmesini sağlıyordu.

  Atsushi ilginç bir çift olan arkadaşlarına gülümsediğinde Chuuya da Dazai'ye bakmamaya çalışıp ona döndü. Birlikte sohbete daldıklarında onları pencereden gören Akutagawa Atsushi'nin neden hala gelmediğini öğrenmek için biraz daha yaklaştı. Chuuya'yı fark edince ise yüzünün aldığı ifadeyi tarif etmeye onu görenlerin bile kelime haznesi izin vermezdi.

   "Chuuya-san..?" Akutagawa dışarı çıkıp mırıldandığında mavi gözler kendi gümüş gözleriyle çakıştı.

   "Ah, Akutagawa-kun," kızıl oğlan gülümseyerek Atsushi'nin yanından doğruldu. "Ranpa çok iyi olmuş."

   Akutagawa'nın gözleri ne kadar dirense de anlık Atsushi'ye kaydı. Onun da kendine baktığını görünce omuzları kazık yutmuş gibi diklendi ve konuşan Chuuya'ya verdi dikkatini.

   "Sana kitabını getirdim ödünç verdiğin için teşekkürler," diye devam edip elindeki kitabı ona uzattı. Akutagawa alınca da ufak adımlarla Dazai'nin yanına sekti. "Okulda görüşürüz Akutagawa-kun."

   Sonra Dazai'nin parmakları kendi parmaklarının arasına dolandı ve birlikte uzaklaştılar. Akutagawa bön bön onların ardından bakakalmıştı.

   "O da mı..?" dudaklarından dökülen fısıltı sonrasında onu şu ana döndüren tekerlekli sandalyenin gıcırtısı oldu. Atsushi tekerleklerini döndürerek ranpadan çıkıyordu, bunu görmek neredeyse Akutagawa'nın gülümsemesini sağlayacaktı.

   Bir tebessümle sınırlı kalsa da yüzündeki kıpırtı, çok şey saklıyordu o ufacık hareket.

   Kenara çekilip kapıyı tuttu onun rahatça geçmesi için ama bir dakika.

   Atsushi'nin yanakları... Kızarık mıydı onlar?

   Akutagawa onun bir şeyi olup olmadığını merak etti. Ateşi olmasından korksa bile Atsushi kendine bakıp da ona dünyayı unutturacak şekilde gülümsediğinde o kızarık yanakların mahçubiyetten kaynaklandığını anlaması uzun sürmedi.

   Sonra da her zaman duymayı arzuladığı o yumuşak ses okşayıp geçti kulaklarını.

  "Teşekkür ederim... Akutagawa-kun."

  

|Wheelchair And A Cup Of Coffee| Shin SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin