♣️Special♣️

1.8K 221 401
                                    

  "Hadi Atsushi..."

  "Akutagawa..."

  "Oluyor, devam et."

  "Ben..."

   "Şşşşh, az kaldı..."

  Akutagawa kollarını iki yana açmış, dolu gözlerle izliyordu sevdiğini. Bir adım atsa kollarındaydı aslında ama bekliyordu. Biliyordu başaracağını.

   "Az kaldı... Biliyorum çok yoruldun ama az kaldı."

  "Ben böyle hayal etmemiştim..." diye inledi beyazlı genç. Bacakları tir tir titriyordu. Akutagawa'nın geleceğinden habersizdi çünkü. Onun hayallerinde koşarak sarılıyordu sevgilisine, zangır zangır titreyerek sürünmüyordu.

   Dört yıl... Tam dört yıl boyunca sürmüştü bu işkence. Denemedikleri yöntem kalmamıştı ve Atsushi hiçbirine cevap vermiyordu.

  Defalarca pes edip kendini bıraktıysa da Akutagawa toplamıştı onu. O pes etmemişti hiç. Birlikte yaşıyorlardı geçen seneden beridir. Atsushi'nin masa başı bir işi olmuştu, Akutagawa ise bir basım şirketinde çalışıyordu.

  Atsushi'ye umut veren, iyiye gitmesini sağlayan kişi Yosano adında mor saçlara sahip genç bir doktor olmuştu. Güzel kadın işinin ehli olduğunu her halinden belli ediyordu, ilgili ve bilgiliydi. İki sene kadar önce Atsushi'nin tedavisini üstlenmiş, biraz göz dağı yardımıyla da Atsushi'yi ama zorla ama güzellikle tedaviye ikna etmişti.

  İlk sene neredeyse hiç ilerleme kaydedememişlerdi ancak sonrasında çile denebilecek bir yavaşlıkla bile olsa tedavi işe yaramaya başlamıştı. Önce bacaklarını ufak ufak kıpırdatmayı başarmış, ardından fizik tedavisi ağırlaştırılmış ve aylar sonra birkaç adım atabilecek duruma gelmişti.

  Akutagawa haftanın beş günü Atsushi'yi işe giderken fizik tedavi gördüğü kliniğe bırakıyor, iş dönüşü alıp eve getiriyordu. Onun düzgün beslendiğine, egzersizlerini tam yaptığına ve iyi hissettiğine emin oluyordu.

  "Hiçbir önemi yok," dedi Akutagawa hafiften dolan gözlerindeki yaşları geri yollamak için kendini kasarken. "Sadece... Bana gel."

  Atsushi kendi gözlerinin de dolduğunu, hatta bazı yaşların çoktan firar edip yanaklarından süzüldüğünü yeni fark edebilmişti. Canı yanıyordu, kemikleri sızlıyordu, eklemleri ağrıyordu, yorgun ve hatta bitkindi.

  Yine de kendini son bir adım için zorladı. Sağ bacağını titreye titreye diğerinin önüne attı ve kendini öne bıraktı.

  Bu kadar...

  Bedenini bir sıcaklık sıkıca sarmıştı. Sevdiğinin kollarındaydı çünkü.

  "Akutagawa..." Atsushi hafif bir hıçkırık eşliğinde sıkı sıkı siyahlı gence tutundu ve artık dizlerinin bağı çözüldü.

  Akutagawa hızlıca onu belinden tutup kaldırdı, düşmesini engelledi. Birlikte yere çöktüklerinde siyahlı genç göğsünde titreyen beyaz saçlıya baktı. Dudaklarını zar zor araladığında kendi gözlerinden de birer damla süzüldü, çenesinde buluşup Atsushi'nin saçlarına damladı.

  "Başardın..." dedi Akutagawa onun saçlarını okşarken sakin ama titrek bir ses tonuyla. "Gördün mü..? Oldu işte."

  Atsushi şiddetle titrerken daha çok dolandı Akutagawa'ya. Yarı yarıya kucağında sayılırdı, yüzünü boynuna bastırdı ve orada akıttı bütün göz yaşlarını. Elleri onun sırtında birleşmiş, tişörtünü sıkıyordu.

|Wheelchair And A Cup Of Coffee| Shin SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin