Uyandığımda odanın ortasındaydım, ayakta .Pencereler, zemin, bütün ev sallanıyordu.Önce gündüz gibi aydınlanıyordu ortalık, hemen ardından büyük bir gürültü kopuyordu. Yenemediğim tek korkum, 'gökgürültüsü'. Gözlerimi kapattım nefes alamıyordum. Şiddeti daha da artıyordu fırtınanın. Gözlerim kapalı yürümeye başladım 'evden çıkmalıyım' diye diye kendime, duvarları yoklayıp koridordan geçtim. Anahtarı avcuma alıp dış kapıyı açtım. Apartman boşluğunda hiç ışık yoktu. Telefonumu oda da bıraktığımı farkettim. 'hay aksi' yatağımda kalmıştı, geri dönemezdim.eşikte duruyordum kontrolümü kaybetmemeye çalışarak. Zemin hala sallanıyordu. 'Dönemem, içeri giremem bir daha', diye sayıklarken açık balkon kapısının neden olduğu hava akımının sonucunda dış kapı olanca gücüyle arkamdan kapandı, aynı anda derinden kırılan camların sesini duydum. nefesim kesildi,kulaklarımda boğazımda atıyordu kalbim. Kapının eşiğine yığılırcasına oturdum ve içimden saymaya başladım, gözlerimi sımsıkı yumarak '1, 2, 3, 4, ...'
_Tatlım!! İyimisin? Bana bak,duyuyo musun beni ?
Gözümü açtım. Karşı komşum Bennu, saçımı, yüzümü okşuyor beni yerden kaldırmaya çalışıyordu. Kısık bir sesle sadece 'çok korkuyorum', dedim. Sarıldı bana, yerden kaldırdı.Annem gibi koktu bir an, sarılması da onun gibiydi.
Bir aydır oturuyordum orada. Sadece bir kaç kere merdivende karşılaşmıştık. İlk gördüğümde 'hoşgeldin, nasılsın?' demişti bana. Soğuk soğuk konuşmuş, komşuluk ilişkisi kurmaktan hoşlanmadığımı belli etmiştim aklımca. Sonraları yanında hemen hemen benim yaşlarımda bir kızla acele acele bir yere giderken görmüştüm onu, yine gülümseyerek 'merhaba' demişti, kafamı sallamakla yetinmiştim. Ama o gece omzuna başımı dayayıp hiç karşı çıkmadan evine misafir oldum.Bunları okuyorsa çok kızıyordur bana, çünkü misafir kelimesini sevmez, onun evi hepimizin evi...
Aydınlık...Gündüz gibi, sanki duvarlardan geliyor ışık, duvarlar yanıyor büyük ampüllermişcesine başımı kaldırdım tavana baktım, Işık verecek bir şey yok.Kanepe de yarı uzanmış bir şekilde oturuyorum. Bennu sırtıma yastıkları koyup bana çayla dereotlu peynirli poğaça getirmeye gitti mutfağa. Hafiften bir müzik çalıyor Pink Floyd. Babam dinler evde, kulağım aşina.Geniş bir oturma odası, çok geniş. Bir duvarda Bennu ile kocasının birebir boyutlarda bir fotoğrafı var siyah beyaz, üç duvar boydan boya tavana kadar kitaplık, hatta rayların üstünde sağa sola hareket eden bir merdiven de var. Uzandığım koltuk maviye dönük yeşil kadife, o kadar rahattıki hayatımı onun üzerinde geçirebilirdim.Karşısında ateş kırmızısı biraz daha ufak bir kanepe.Gözü rahatsız edecek yoracak hiçbirşey yok.Herşey buraya ait, herşey.Birde çok güzel kokuyor ev temiz gibi, huzur gibi, ne bileyim güzel anıları akla getirecek gibi ...
_Biraz daha iyi misin canım? dedi Bennu elindeki tepsiyi sehpaya bırakırken.Mutfaktan gelirken görmüştüm onu, yürümediğine, havada süzüldüğüne yemin edebilirim. Gülüşü insanın içini ısıtıyordu. Hayat gibiydi. Küçücüktü mini bir şort vardı üzerinde, karnı dümdüz, göğüsleri küçük zayıftı. 44 yaşındaydı ama hiç göstermiyordu.Koltuğun yanına, yere oturdu bana çayımı uzatırken.
_teşekkür ederim, çok iyiyim.Siz kapıyı açmasaydınız, sanırım korkudan ölecektim orda.
_Teşekkür edecek bir şey yok tatlım, kapı çarpınca birşey oldu sandım sana. Şimdi iyiysen hiç birşeyin önemi yok artık dedi ve yine gülümsedi
Çok iyiyim tabi nasıl olmam masallarda yaşayan iyi kalpli perinin evi gibi burası. Duvarlardan ışık süzülüyor. Poğaça bir harika! en sevdiğimden hem de.
_Ellerinize sağlık! çok güzel olmuş, dedim. Çayımdan bir yudum alıp poğaçayı yutmaya çalışırken. Bu arada size çok soğuk davrandım. Özür dilerim daha önce konuşmadığımız için.Ben insanlarla ilişki kurmayı sanırım sevmiyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/23315019-288-k614332.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgarın Ayak İzleri
General FictionSehpadan sigarasını alıp, bacaklarını karnına çekti, oturduğu kanepenin üstünde. O akşam hangi yaşanmışlığın izlerine tanıklık edeceğimi bilmiyordum, büyülenmiş gibi onu izlerken.Sigara dumanın arkasındaki yüzüne baktım. Göz göze gelince gülümsedi...