Pişman Olan / 6

3.2K 400 835
                                    

ÖNEMLİ: Hikayede biraz geriyi işliyorum, Harry albümünü çıkarmış ancak Louis hala çıkarmadı. Sadece singlelar var. Onun şarkılarını da işleyeceğiz ilerleyen bölümlerde ancak zamanı gerçekte olduğu gibi işlemeyeceğim, daha kısa bir süre sonra albümü çıkmış olacak. Demek ki Louis'ye şarkılarında burada olanlar ilham olacak ama o henüz bilmese de siz biliyorsunuz. Böylelikle gerçekte de şarkılarını yazarken neyden ilham almış olabileceğine dair bir hayalimiz ya da teorimiz olabilir :') Bölümde kafa karışıklığı yaşamamanız için söylemek istedim.

Bu bölümün bir şarkısı yok çünkü kendi içinde özel bir duygu yükü var. Hem duygusal hem de istediğim noktaya gelebilmeleri için bir geçiş bölümü. Yalnızca Don't Let It Break Your Heart'a bir yerde minicik bir gönderme var.

Bir önceki bölüme gelen tepkiler ve yorumlar beni tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu etti. Satır arası yorumlarınızı tepkilerinizi okumaya bayılıyorum buna istediğiniz kadar devam edebilirsiniz eheh. Keyifli okumalaaar!


"Üzgünüm." dedi Harry. "Daha fazla yanında olmak isterdim."

"Senin bir suçun yok. Ben izin vermedim." Duraksadı ve daha zayıf bir ses tonuyla devam etti. "Ya da şartlar izin vermedi diyelim."

Harry ellerini kucağında birleştirdi ve başını önüne eğdi. Yine de kendisini suçlu hissediyordu. Onu bu acıyla düşündükçe dünyanın tüm yükünü sırtlanmış gibi hissediyordu. Onun acı çekmesine dayanamıyordu. Gözlerinde, annesinden bahsederken hala nasıl zorlandığını görebiliyordu. Bu adam içindeki bütün şefkati uyandırıyor, kalbini titretiyordu.

"Ne dersen de." dedi. "Şartlar, sen ya da bir başkası. Birbirimize bu yaptığımızın bir bahanesi olamaz."

Louis gözünden düşen bir damla yaşı, Harry'nin fark etmesini istemezcesine bir hızla elinin tersiyle sildi fakat Harry ona, tek bir hareketini bile kaçırmayacak kadar dikkatli bakıyordu. Konuşmaya devam etti. "Şu an bile, ondan, o dönemden bahsederken duyduğun bu acının karşısında tek yapmak istediğim sana sarılmak."

Louis, bir an yanlış duyduğunu sandı. Biraz önce, ağzından çıkan tek bir kelime dahi olursa onu havada yakalayıp yakacakmış gibi bir öfkeyle ona bakan yeşil gözler şimdi adete yüzünün her bir hattını okşuyor, gözlerinden sızarak en içine ulaşıyordu. Uzun süredir varlığını bile fark etmediği bir şeye. Ruhuna... Ruhuna dokunuyordu. Bir şey söyleyemedi.

"O zaman da öyleydi ve sana bunun için sarıldığım tek anın o hastane odası olması bu hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan biri olarak kalacak. Bunun için önce kendimi, sonra seni asla affetmeyeceğim."

Louis onu başıyla onayladı. "O iki çocuk bunun için söz vermemişti, değil mi?" dedi kırılgan ama alaylı bir ses tonuyla. "Ne olursa olsun demişlerdi. Ne olursa olsun birbirimizin yanında olacağız. Bir gün bitse bile." Ortamı yumuşatmaya çalıştı. Çünkü eğer biraz daha bunu konuşmaya devam ederlerse, yerinden kalkacak ve Harry'nin kucağına oturup göğsüne kıvrılacaktı.

"En azından..." diye söze başladı Harry fakat duraksamak zorunda kaldı. Birazdan dudaklarından dökülecek sözler, zihninde bir lanet gibi dolaşıyordu yıllardır. Yutkundu. "En azından o yanında oldu mu?"

Sesi titremişti. Onun yalnız kalmasını hiçbir zaman istemezdi. Özellikle yaşadıklarından sonra... Aksine, bütün dünyanın onun tarafını seçmesini ve kendini asla eksik hissetmemesini istiyordu ancak konu onu başkasıyla, özellikle o kızla düşünmeye gelince... Bunu yapamıyordu. Ne kendini ne onu, bu konuda kandıramazdı.

"Harry..."

"Hayır hayır," diye karşı çıktı Harry bu sefer yumuşak bir ses tonuyla. "Gerçekten soruyorum. Bilmek istiyorum."

all the songs i wroteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin