Şarkı olarak medyaya The One That You Love bıraktım fakat bölümün ikinci yarısına kadar The Irrepressibles / In This Shirt dinleyerek yazdım. Dilediğinizi dinleyerek okuyabilirsiniz.
Oy ve yorum bırakabilir, düşüncelerinizi paylaşabilirseniz çok mutlu olurum. Kesinlikle yazma hevesimi arttırdığını gördüm. Gece ya da yarın yeni bir bölüm ekleyeceğim. Ve yeni bir hikaye daha yazıyorum. Umarım bölümü de onu da seversiniz. İyi okumalar! x
Harry başının döndüğünü hissediyordu. Louis ondan ayrıldıktan sonra bu anı defalarca aklında canlandırmıştı ama hiçbiri bu kadar uzun süre sonra gerçekleşmiyordu. Bunlar o zamanlar duymak için her şeyi yapabileceği cümlelerdi çünkü bu cümleler her şeyi geri alabilirdi.
"Sen gittiğinde..." dedi Harry zorlanarak. Öne doğru birkaç adım attı ve onları birbirlerine çok yakın oldukları bir noktaya getirdi. Elini uzattı ve işaret parmağını onun göğsüne bastırdı. Louis bu temasla istemsizce gözlerini kapadı ve nefesini tuttu. Nefesini birkaç saniye daha serbest bırakmayacaktı ama hızlıca gözlerini açtı. O bu kadar yakınında dururken, ölürcesine özlediği bu yeşil renkten mahrum kalmak istemiyordu.
"Sen gittiğinde darmadağın oldum ben. Evet belki aramızdaki yaşanmış şeyler, onlar her ne ise-"
"Böyle söyleme. İnanmıyormuş gibi söyleme." Louis Harry'nin sözünü kesti.
"Sözümü kesme!" diye çıkıştı Harry. Bir kere daha parmağını göğsüne bastırdı. "Arkada kalan bendim o yüzden sakın bana aramızdakine olan inançtan bahsetmeye kalkma."
Harry nefes nefese kalmıştı. Louis'yi odada bulduğundan beri umursamayan, gelmiş olmasına karşı tepkisiz duran taraf o olmaya çalışmış olsa da şu an bütün bu tavrı bir bir yıkılıyordu. Daha fazla hissizi oynayamamıştı.
Louis hiçbir cevap vermedi. Sessizce, devam etmesini bekledi. Harry'nin yeşil gözleri, onun mavi gözlerine karışarak onu neredeyse tüketiyordu. Ama bundan memnundu. Mutlu hissediyordu. Uzun süredir olmadığı gibi hissediyordu. Şimdi karşısında onu tüketebilecek kadar güçlü bir öfke görüyor olsa bile, ona dair bir şey görüyordu. Tepki veriyordu. Buna bile razıydı. Daha fazla onun sessizliği içinde yaşayamazdı.
"Aramızdaki aşk..." Harry burada duraksadı, aşk kelimesinin üzerinde durdu ve onu vurguladı. Bunu yaparken de Louis'nin gözlerine öyle derinden, öyle dikkatli baktı ki, Louis ruhunun bedeni içinde titrediğini hissetti. "Aramızdaki aşk, senin hayatının öyle miydi artık emin değilim ama benim hayatımın en güzel parçasıydı." Harry yeniden duraksamak zorunda kaldı. Tekrar bunları konuşuyor olmak ağır geliyordu. Canı acıyordu. Onun karşısında bir daha bununla savaşmak zorunda kalmayacağını sanıyordu. Boğazındaki düğümü yutkundu.
"Benim bütün hayatım müzik ve sendin, Louis. Ben bunu sürdürebilmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Neden biliyor musun?" Harry duraksadı ve Louis'nin tepkilerini inceledi. Louis bakışlarını kaçırıyordu. Devam etti.
"Sadece aptal bir çocuk olarak seni çok sevdiğim için değil. Bu aşk itiraf edilmese dahi binlerce, belki milyonlarca insan tarafından duyulduğu için. Böyle bir aşka sahip olduğumuz için."
Kapı açıldı. Fred çekinerek içeriye girdi. Harry'den çekinmiyordu elbette. O hayatında gördüğü en nazik, en anlayışlı insandı. Ve çalıştığı en doğal, en kaprissiz ünlü. Louis içerideydi ve elbette o da Harry ile çalışmadan önce twitter üzerinde bazı araştırmalar yapmış ve bir şeyler görmüştü. Emin olmasa bile.
Louis kapının açılmasıyla refleks olarak birkaç adım geriye kaçtı. Harry ise bakışlarını ondan ayırmamış, kapıya dönmemişti. Onun bu alışkanlığına alaylı bir gülümsemeyle karşılık verip başını salladı. Ardından kapıya doğru baktı. "Efendim Fred?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all the songs i wrote
Fanfic"yazdığım bütün şarkılar seni anlatıyorken, daha fazla ne söylemem gerekiyor?" Yıllar önce Louis Harry'i terk etmiştir. Onu acılara boğacak hayatının hatasını yaptığını o zamanlar bilmiyordur. Eleanor ile daha kolay bir hayatı seçmesi Harry'i mahved...