☆3☆

8 2 0
                                    

Yalnızlık, yine onu her hücremde hissediyordum. Gözlerimi kırpıştırarak göz yaşlarımın akmasını engelledim. Dibe vurmuştum. Tam anlamıyla dipteydim.

Arabamı yolun kenarına çektim ve köpek gibi ağlamaya başladım. Direksiyonu yumrukladım, bağırdım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama telefonumun çalmasıyla kendime geldim. Burnumu çekerek cevap verdim "Evet?" karşıdaki konuşmaya başladı"Gösteri bittiyse, indir şu camı, dondum burada." kafamı çevirdiğimde Dean 'i görmemle çığlık attım. Cama yüzünü yaslamış, tuhaf bir şekilde bana bakıyordu.

Camı indirdim "N-ne işin var b-burada?"diye sordum. Yolcu koltuğundaki ceketini gösterdi "Sana bugün onu alacağımı söylemiştim." dedi. Ceketi aldım ona uzattım, aldı ve üstüne geçirdi. Yüzüme baktı "Aç mısın?" diye sordu. Burnumu çektim "Hayır. Aç olsamda seninle bir yere gitmem. Beni korkutuyorusun." dedim.

Ukalaca sırıttı "Ufaklık zaten seni bir yere götürmeyecektim. Ama belki sen yardımlarımdan dolayı bana yemek ısmarlayabilirsin ben açım çünkü." dedi. Yüzüne baktım tekrar burnumu çektim "Dean sen beni gerçekten korkutuyorsun. Neden etrafımda dolanıyorsun sapık mısın?" diye sordum, güldü arabanın içine doğru eğildi "Ufaklık..Sapık olsam bile radarıma girecek son kişi bile olmazsın." diye fısıldadı.

Yutkunarak "N-ne istiyorsun?"diye sordum."Hımm, belki bir büyük boy pizza ve bira."diye cevap verdi. "Kusura bakma o kadar param yok. Zaten olan paramlada kalacak bir yer bulmalıyım başka zaman ısmarlasam?" gözlerim tekrar dolmaya başladı. "Ufaklık gerçekten sulu gözsün." dedi Dean.

Tekrar burnumu çektim "Sana ne? Evet sulu gözüm kabul ediyorum. Ağlamak istiyorum, canım yanıyor, içim kanıyor! Sana ne ?!" diye bağırdım, göz yaşlarım kendi egemenliğini kazanıp yanağımdan boynuma yol aldı.

Dean arabanın kapısını açtı, beni kendine çekti , uzun kollarıyla beni sardı.Elimde olmadan bende kollarımı boynuna doladım ve o muhteşem kokusunu içime çektim. Kulağıma fısıldadı"Ağlama ufaklık, sakın ağlama."

Birkaç dakika öylece durduk, kokusunu içime çekerek sakinleşmeye çalıştım. Birbirimizden ayrıldığımızda gözlerinin içine baktım "Kimsin sen Dean?" gülümsedi "Bir bilsem ufaklık bende bir bilsem.." diye fısıldadı.

¤¤¤

Önündeki kocaman pizzadan kafasını kaldırdı ve bana baktı "Ufaklık yemiyeceğine emin misin? Bak son defa soruyorum çünkü birazdan bu pizza bitecek."dedi. Gözlerimi kırpıştırdım "Ha-hayır sen ye benim canım istemiyor." dedim. Omuz silkti, yemeğe devam etti.

Ufak çaplı sulu gözlülük vakamdan sonra Dean beni bir pizzacıya getirdi ve pizza söyledi, bende inat edip yemedim onun pizzayı yiyişini izlemeyi tercih ettim. Evet yemek yerken hiçbir şey ile ilgilenmiyordu, gözü sadece pizzadaydı. Tanrım çok tatlıydı.

Kafasını tekrar kaldırdı, muhteşem gözleriyle yüzüme baktı "Deney faresiymişim gibi beni incelemeyi kesermisin? Rahatsız oldum."dedi. Utanarak kafamı eğdim, masayı incelemeye başladım. Sonra kahkaha attı kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım"Ahh ufaklık suratını görmeliydin çok komiksin." dedi. Kaşlarımı çattım "Bean artık gitmek istiyorum. Nasıl olsa bir şeyde yemiyorum ne diye--" sözümü bitiremeden "Dean! Sana kaç kez söyleyeceğim ufaklık benim adım D-E-A-N!" diye bağırdı.

Yüzümü buruşturudum "Ah Tanrım!" ayağa kalktım ve "Evet Dean ya da Bean her neysen işte. Ben gidiyorum sana iyi günler!" diyerek çıkışa yöneldim. Kolumu tuttu ve beni durdurdu "Ufaklık.." sözünün devamını duyamadım çünkü tam o anda hayatımın içine eden çocuğun restorandan içeri girdiğini gördüm.

Bir yıl aradan sonra işte yine karşımdaydı. Altın sarısı saçları, yeşil gözleri, irice bedeni ile Simon... Hâlâ aynıydı, gözlerinin altındaki morluklar bile aynıydı.

Bedenim kaskatı kesildi. Miğdemdeki tanıdık ağrı yinelemeye başladı. Tanrı aşkına hep Dean'in önünde kusmak zorunda mıydım? Ama bu sefer kendimi tuttum, sırtımı dikleştirdim ve Simon'ın suratına odaklandım.

Simon' ın gözleri restoranı taramaya başladı, gözleri gözlerimle buluşunca suratının ifadesi değişti. Gözlerindeki saf öfkeyi tüm benliğimle hissettim. Bana doğru yaklaşmaya başladı ama sonra durdu ve benim gerime baktı. O anda Dean' in varlığını hissettim. Korumacı bir tavırla kolunu belime dolamıştı. Simon'ın gözleri Dean'in belimde olan koluna kaydı. Suratıma son kez bakıp hızla restorandan geri çıktı. Onun restorandan çıkmasıyla artık daha fazla dayanamadım, tuvalete koştum.

Klozete eğilmiş, içimdekileri dökerken Dean omuzlarımdan tutmuş bana destek oluyordu. İşim bitince yere çöktüm. "Tanrım! Dean, neden hep senin yanında kusmak zorundayım biliyormusun?"dedim. Dean kollarımdan tutarak beni kaldırdı. "Hiç bilmiyorum ufaklık."

İçimdekileri dökmenin verdiği rahatlık ve yine Dean' ın yanında kusmanın verdiği tuhaf duygularla restorandan çıkmıştım tabi hâlâ Dean kolumdan tutup bana destek oluyordu. Arabamın önüne geldik "Tina iyi olduğuna emin misin? Kötüysen hastaneye götürebilirim."

Ayakkabılarıma odakladığım gözlerimi Dean' ın muhteşem gözlerine çevirdim "Ahh merak etme ben gayet iyiyim hem yine bayılırsam 911'i ararsın ve beni dün akşamki gibi kurtarırsın." dedim. Dean'ın çenesinde bir kas seğirdi, söylediğim şeye sinir olmuştu.

"Ufaklık tam bir baş belasısın."

"Ahh Dean yine mi başlıyoruz? Söylesene sen kimsin ? Ha?! Söyle! Daha bana kim olduğunu bile söylemiyorsun. Tanrı aşkına Dean kimsin sen ?!"

Bağrışlarıma karşılık Dean' ın mavi gözleri koyulaştı, arkasını döndü "Kendine iyi bak ufaklık bu beni son görüşün." diyerek gitti.

Elimde arabamın anahtarlarıyla dikilip kaldım. Tanrım kimdi bu adam? Daha dün hayatıma girmişti fakat sanki yıllardır hayatımdaymış gibi gitmesi çok koymuştu.

Sersem bir şekilde arabaya bindim, yine nereye gideceğimi bilmiyordum, özellikle Simon olayından sonra. Aklımda milyonlarca soruyla arabamı bilinmezliğe doğru sürdüm.

İki saatin sonunda gidecek bir yer bulamayıp annemin mezarına gitmiştim. Elimde bir kutu Pepsi ile oturup annemle konuşuyordum "Ah anne inanabiliyor musun babam ve Marry tekrar. Ah Tanrım!" İç çektim.
"Ne yapacağımı bilmiyorum sokakta kaldım ve Simon geri döndü." Simon'un aklıma gelmesiyle bedenime bir ürperti girdi. Şişemin dibindeki son yudumlarımıda içtim, gökyüzüne baktım.
"Anne sence ne yapmalıyım."
Karamsarca oturup, düşünürken aklıma gelen fikirle yüzüm aydınlandı.

"Lydia.."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 11, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin