*GİRİŞ*

574 56 28
                                    

NEJLA SUBAŞI

Elleri ceplerinde, üzerindeki kalın paltosuyla yolda yürürken önüne çıkan ilk pastaneye girip kakaolu ve vişneli bir kekle vişne suyu almak için kendini şartladı genç kız. Yeterince zor bir gün geçirmişti ve vişne suyunu hak etmişti.

İnsanlar mükemmel bir şeye sahip olmadan önce hak edip etmediklerini düşünürlerdi. Eylül ise mükemmel bulduğu şeylerin kriterlerini düşürüp vişne suyuna indirmişti. Vişne suyunu mükemmelin mükemmeli buluyordu. Dışarıdan biri bunu duysa eminim ki garipserdi ama Eylül vişne suyu gibi bir şeyin kendi çapında mükemmel olup olmadığıyla ilgileniyordu. Aslında gerçek şuydu ki insanların garip bakışlarıyla ya da düşüncelerini yadırgayan sözleriyle kendini yönetmiyordu. O asla başka biri öyle söyledi diye kendini değiştirmemişti. Vişne suyuna takıntılıysa takıntılıydı ; ama annesini bu huyundan pek de memnun değildi.

Karşısına çıkan küçük sevimli pastaneye bakıp merdivenlerini inerek kapısını açtı. Eldivenlerini elinde fazlalık olarak hissedip çıkarmaya koyulurken yorgunluğu buranın sıcaklığını hissedince daha çok arttı. Gözleriyle oturabileceği bir yer aradı. Kışın bu soğukluğundan ve dışarıdaki yoğun kardan kaçmak isteyen herkes buraya akın etmişti belli ki. Elinde bardak kurulayarak gelen, hafif göbeği olan bayana bakıp gülümsedi Eylül. Daha tanımadan benimsemişti kadını. İçten içe çok tanışmak istiyordu. Asla ayrım yapmazdı o insanlar arasında. Kendine yakın hissetmişse mutlaka tanışır bir daha görüşmek için çabalardı.

''Hoş geldin kızım. Hemen sol tarafındaki masa boş oraya geç istersen ; aslında bakarsan bir tek o masa boş. İstediğin bir şey varsa söyle yoksa dışarıdaki kar bitene kadar burada bekleyebilirsin.'' Kadın Eylül'ün yeşil gözlerine dikkatle bakarken birine benzettiğini hissetti. Aslında Eylül pastaneye girdiği andan beri vardı bu his ama çözmek için genç kızı dikkatle incelemeye aldı.

Eylül bayana sımsıcak bir bakış gönderip hemen yanı başındaki masaya oturdu. Eldivenlerini masaya koyarken boynundaki atkıyı da usulca çıkarmaya koyuldu ; tabiki bu sırada ayıp olmamasını istediği için konuşmayı da eksik etmiyordu.

''Acaba vişne suyu var mı?'' Kafasını mekanik bir hareketle yukarı kaldırırken kadının kafasını yavaşça aşağı yukarı salladığını gördü.

''Peki rica etsem bir vişne ve kakaolu kekle vişne suyu verir misiniz?'' Paltosu ve beresi de artık elinde olduğuna göre yüzünü kadına çevirebilirdi.

''Tabiki. Bir dilim mi istersin iki dilim mi peki?'' Eylül karnının tok olduğunu hesaba katarak işaret parmağını kaldırarak konuştu.

''Bir dilim olursa çok iyi olur.'' Bayan gülümseyerek uzaklaşırken Eylül buranın sıcaklığıyla mest olmuştu. Paltosunu arkasına asarken beresini de hemen yan sandalyesinin üzerine koyduğu atkısının yanına iliştirdi.

Önündeki eldivenin ıslaklığını fark edip sol tarafındaki küçük peteğe serdi. Buradan çıkana kadar yani dışarıdaki kar biraz da olsa hafifleyinceye dek test kitabına gömülmeyi uygun görmüştü. Aslında tek başına bir yerde otururken sürekli yabancılık çeker, oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanırdı ama böyle bir yerde nedense bu durumda bile rahat ve özgüvenli dik oturuşunu sergiliyordu.

Pasta az önceki bayan yerine bir genç kız tarafından gelince meraklanıp kafasını yukarıya kaldırmıştı. Kızın göz kapaklarındaki yoğun siyah makyajın ve dudağındaki siyah rujun yanındaki piercing fazla dikkat dağıtıcı hale gelirken usulca teşekkür edip yüzünü tekrar test kitabına döndürdü. Asla garip gelmemişti kız çünkü onun da 3-4 yıl önceden kalma dudağında delik vardı ve arada kullanmayı çok seviyordu. Aslında burnuna takılan şeklinden nefret ediyordu ama yakışan kişilerde görmüştü az önceki kız gibi.

YARIM KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin