Okulda ki son günüm aklıma geldi. Ne kadar zordu, Berkan 'dan ayrılmak. Kimisine mutluluk getiren bu ayrılık abime mutsuzluk getirmişti. Hayatıma söven ben, olmama rağmen sövmeme neden olanlar başkaydı. Keman 'ıma baktım. Son notayı bastırırken sesi hayal etmeye çalıştım.
Salon tanımadığım insanlar ile doluydu... Üniversite de ilk yılım olmasına rağmen gayet iyi dostlar edinmiştim. Konuşmuyordum, zaten onlar da ısrar etmiyorlardı. Tören de ki bir umuttum, buydum ben... Keman sesine güvenen bir kimsesiz.
Boş sokaklar da Keman Sesine hasret dolaşan bir yetim... Bir öksüz... Salondan çıkarken bir kaç kişinin hala alkışladığını gördüm. Yüzümde ki ufak tebessüm kendini göstermişti. Kafamın içinde ise ufak çınlamalar hatırlatmalar vardı. Alkış 'ın çıkardığı ses gibi. "Çak çak." Yada "Şak şak " emin olamıyorum... Hafızam sesleri eskisi gibi iyi hatırlamıyor.
Heybetli bir adam gözüme çarpıyor. Genis omuzlari karanlik bakislari olan adam. Klusten cikip odama - herkese ayri oda vermeleri ayri bir ironi. - ilerledim. Karsima sari saclari olan bir adam cikinca duraksiyorum. Tanidik gozler...Bana umut ile bakan tanidik gozler. Hatırlayacağım... ama hatırlayamıyorum. Sanki hafızama sert şerit duvarlar çekmiş gibiyim. Hatırlamamı engelliyor. Kirli sakal...Bos ve kirli bir sima.
Berkan... bu oydu! Benim, tek ailem dediğim adam. Terk edip gittiğim adam. Yarı yolda birakip izimi kaybettirdigim adam.
'' Eslin, seni buldum! '' elleri hala aynı gibi hareketleri yapıyor. Sadece biraz hızlı. Ben, dudak okumaya alışmıştım. Hatta bazı harfeleri elim unutmaya basladığı için zorlanarak yapıyordum. Yinede okuyor cevap vermek icin ellerimi kaldırıyorum. Ama duraksıyorum... Ben uzun süre önce konuşmayı bırakmış yalnız Kalp sesim ile mutlu mesut yaşıyorum. Yada yaşadığımı sanıyorum. Derin bir nefes Eslin, seni hayata dondurur...
Ellerimi geri indiriyorum. Sanki hic bir sey olmamış gibi yanından geçip kapıya ulaşıyorum. Kapıda biri var. Dikkatli bakınca çiçekçi olduğunu fark ediyorum. Elinde bir kirmizi gül buketi var. Kırmızı gülün arasın da - yada ortasın da - siyah gül parlıyor ve gözleri üzerine çekiyor.
Arkamda bir esinti hissediyorum. Berkan, hızlı hızlı soluyor olmalı. Parfüm kokusu farklı geliyor. Sanırım değiştirmiş. Çiçek'çinin elinden çiçekleri alıyorum. Gözlerinin koyuluğu dikkatimi cekiyor, nereye baktığını ögrenmek için bakışlarını takip ediyorum.
Ve... Dekolteme, Dekolteme bakıyor. Arkamda ki nefes daha da hızlanırken, yavaşça yana kayıyorum. Yeşil, gri gözler! Hiddet, şiddet, sinir öfke ile bakan yeşil göz. Öfke ile aldığı nefesler, omuzlarını sarsıyor. Çiçek getiren çocuğu, ensesinden tuttugu gibi dışarı sürüklemeye başlıyor. Tepki vermiyorum. Buket'in dediği doğru çıkınca sırıtıyorum. Haklıymış, sarhoş adamlar, deli adamlar da olabilirlermiş...
Bakmaya devam etmedim. Yere düşen çiçeği aldım. Odama Berkan aklıma geldi. Arkamı dönüp baktığım da yere oturmuş, başı elleri arasına da bir abi görmeyi hiç hayal etmiyordum. Yavaşça adaımlarken aklımdan ne geçiyor hiç bir fikrim yoktu.
"Hey! Neden ağlıyorsun? " Ellerimi yüzüne yakın bir yerde hareket ettirdim. Ellerimi okuması bitince, ufak ama hala aklım da olan hiç unutamadığım gülümsemesi oluşuyor. "Eslin, biliyorum. Beni hatırlıyorsun. Ne olur bana acı yaşatma kardeşim." Elleri eskisinden daha hızlı hareket ediyor. Eğitimine devam mi etmişti?