Keman Sesi "Öğrendiler"

196 10 1
                                    

     Yalnız kaldığınız da ne yaparsınız?  Herşeyin normal olmasını ne kadar istediğinizi düşünürsünüz. Yada hayatın zorlukları ile nasıl başa çıkabileceğinizi...

        En zor şey neydi?  Size göre mp3 çalarınızın, kulaklıklarınızın bozuk olması yada eskimesi. Bana göre ise duyamamak, konuşamamak. Hayallerim her zaman olduğu gibi bu seferde farklı değildi. Konuşmayı istiyordum!  "Konuşmak " kavramını unutuyordum. Aklıma Berkan 'ın söylediği söz geldi. "Bir defa şakısan. Duysam kadife sesini!" Ama ona rağmen konuşamıyordum. Oda sesimi  duyamıyordu.

         Düşüncelerimi bana doğru gelen ingilizce hocası bozdu. Toz bulutu halinde dağılan düşüncelerim, bulutlara karışırken, hoca'nın yüzüne baktım.

       "Seni hergele!  Dersimi dinlemiyorsun, madem niye okula geliyorsun?" Yüz ifadesinden bağırdığını anlıyordum. Ama yüzüne boş boş bakmaya devam ettim. Hoca okulun sürtüğüne -ki bu lakabı ona ben takmamıştım. Diğer kızlar ve altına girdiği erkekler takmıştı. - baktı. Kafam otomatik olarak herkes gibi Melise dönerken gözlerim dudaklarına takıldı.

     "Ailesi bile belli değil! Kim bilir kimin altından geldi!" Bu son damla olmuştu.  Hızla ayağı kalkıp hocaya döndüm. Berkan'ın da cam kenarın da ki sıradan kalkıp bana doğru geldiğini görsemde durmadım. Melise adımlarken Akif hoca kolumu tuttu. Benim kolumu tutan kolun üstüne Berkan elini koydu. Lakin umursamadım. Onun yerine, kolumu hırs ile çekip. Ellerimi havaya kaldırdım.

        Fırtına esmiş, toprak toza karışmıştı. Bazı şeyler için geç kalınmıştı. Evlerin çatıları uçmuş,  dükkanlarda ki insanlar dışarı kaçışmaya başlamıştı. Berkan, olaya müdahale etmekte geç kalmıştı. Ben, sinirimi susturmak için geç kalmıştım. Ellerim benden habersiz hareket ediyor, beynim algıları kabul etmiyordu! 

            "Evet!  Ailem yok!  Ben sizin gibi de değilim!  Duyamıyorum, kuş seslerini, sizin seslerinizi duyamıyorum!  Konuşamıyorum, şarkı söyleyemiyorum!  Ailemin olmaması, konuşamamam, duyamamam Fahişe olduğu göstermez!"

     Ellerim, büyük bir acıyla indiğinde Berkan benim cümlelerimin çevirisini yapıyordu. Herkes şaşkın gözlerine nazaran Berkan'ın gözünden düşen yaş beni hayata bir kez daha küstürdü. Oda üzülüyordu. Ben gibi,  belki benden bile daha kötü.  Artık sondu, herkes biliyordu. Ve yapacakları beni korkutuyordu.

           Ertesi gün daha iyiydi, yada daha kötü. Berkan'ın ortalıkta olmaması bana kötü düşünceler çarıştırırken kalbimin içinde ki ses bana bağırıyordu. "O, asla senden utanmaz!" Bende bunu düşünüyordum. Ama aklım izin vermiyordu. Ben bile kendimden utanırken Berkan 'ın benden utanması çok normaldi.

           4.cü derse girerken bana acıyarak bakan gözleri görmezden geldim. Beden eğitimi dersine girmek istemesem de kafamın dağılmasına yardımcı olabilirdi. Spor salonun kapısına geldiğimde,  aklıma Merve hocanın söyledikleri geldi. "Bunu o, istemedi. Herkes bir kaza sonucu bu rahatsızlığa rastlaya bilir!" Dudaklarını okumuştum. Ve beni savunan birinin olması beni içten içe mutlu etmişti. 

         Aklım, bana ihanet edip okuduğum dudakları gözümün önüne getirince yutkundum. Cümle aklımda yeniden ve tekrar tekrar çınlarken spor odasının kapısına gelmiş içeri girmek için hazırlanıyordum. İçimde ki adını bilmediğim hissi en kuytu köşelerime iterken kafamı sağa çevirdim. Berkan 'ın bana doğru geldiğini gördüğüm de hiç tereddüt etmeden kapıyı açtım. İçeri adım atamadım. Kafamdan aşağı bir renk -boya - dökülürken eşikte kalmış ve içeriyi gözlerim ile taramıştım.

           Gözlerim etrafı tararken, resimler dönüyor yer ayağımın altından kayıyordu. Duvarlarda ki  resimlerime baktım. Kulaklarımaı çekerken ki halim, bağırıp sesimi çıkarmaya çalıştığım halime acıyarak baktım. Spor salonun için de resimlere kahkaha atarak , gülerek bakan insanlara baktım. Başımdan aşağı dökülen sıvıdan sonra gözler bana dönmüştü. Büyük bir ihtimal sıvının çıkardığı ses ile bana dönmüşler di. Berkan koluma dokunurken kolumu hırla ondan kurtardım. Ona okumak istemediğimi söylediğim gün aklıma hücum etti.

        Okumak istemiyordum! Duyamadığım, konuşamadığım için büyük bir ihtimal istediğim işide yapamayacaktım. Okulda ki ilk yılımı Berkan sayesin de iyi geçirmiştim. Bana bir çok konuda yardımı bulunmuştu. Okulu tanıtmış ve derslerime de yardımcı olmuş, sınıfı geçmeme olanak sağlamıştı. En büyük faktörde okula ısınmamı,  içimde ki buz kütlelerini eritmemi sağlamıştı.

     Berkan'ın beni sarsması ile kendime geldim. Kırmızı sıvı heryerimi kaplamış, beni görmelerini  engellemişti. Kolunu  kaldırıp t -shirt eline kadar çekti. Yüzümün görünmesini engelleyen sıvıyı sildi. Gözlerim Berkan'ın arkasından insanlara baktım. Hiçbir şeyi hak etmeyen,  empati kuramayan, elindekilerin değerini bilmeyen insanlara baktım.

       Kimisi bana suçlu kaçamak bakışı atarken, kimisi bana suçluluk ile kimisi gülmemek için dudaklarını bastırmış şekil de  bakıyordu. Berkan 'a baktım. Yüzü solmuş, gözleri kızarmış uykusuz gözüküyordu. Hasta  olduğu her halinden belliydi. Yada ben buna inanmak istiyordum.

        Berkan 'ın gözünden bir damla yaş aktı ve parmağı  dudağına dokundu. Bu hareketi iyice sinirlenmeme sebep olmuştu!   Zaten herkes sağır, ve dilsiz olduğumu öğrenmişti. Gene de gözlerim kalbimde ki sesi dinleyip dudaklarına bakmamı sağladı.

         "Özür dilerim, özür dilerim kardeşim. Seni koruyamadım!" Gözlerinde ki acıya baktım. Benim yansımamı görünce bir iki adım geriledim. Korku, utangaçlık kalbimin kapısından içeri girip acı çektirmek istiyordu. Lakin ben zaten acı çekiyordum. Kalbim kapıya baskı uygulamış ve içeri girmesini engellemişti.

     Gözlerim tekrar etrafı taradı. Herkesin bize baktığını görünce istem dışı yanaklarım üstümde ki boya ile yanaklarım aynı renk olmuştu. Gözlerimden akan yaş yüzümü yıkıyordu.  Derin bir nefes aldım. Salona doğru adımlarken aklımda sadece buna sebep olan kişiyi bulmak geçiyordu.

    Bunu yapan kişi ancak "Aciz" biri olabilirdi. Bu kadar seviyesiz kimse olamazdı!  Bu hareketi onun karakterini açığa çıkarıyordu.

     İçimde ki fırtına Melis 'in elinde tuttuğu pankart ile kasırgaya dönüşürken adımlarım hedefini belirlemişti. "DUYAMIYOR  VE KONUŞAMIYOR. LAKİN İYİ OROSPULUK YAPIYIR!" Başım dönüyordu. Kasırga vücuduma yayılmış esir alıyordu. Nefesim boğazıma oradan ciğerlerimi yakarak ilerlerken ayaklarım bana yenik düşmüş ve yere yığılmama neden olmuştu.

         Kulaklarımın duymamasına Lanet ederek gözlerimi ait olduğum karanlığa bıraktım. Ben doğarken karanlıktım. Ben hep KARANLIKTIM...
        

~
Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Hikaye nasıl gidiyor?  Bölümleri okurken,  sıkılıyor musunuz?  Bunları bana söyleyin ki. Ona göre hareket edeyim .
Sizi seviyorum...

         

.Küçük Kemancı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin