4.

101 22 11
                                    

"okuma kitaplarının 10 günlük, dergiler ve gazetelerinse 5 günlük süresi var."

sabah saat yedi civarını evimin dışında, okulun kütüphanesinde geçiriyordum. ilk dersin başlamasına yarım saat vardı ve bu süre bir kitap seçmem için çoktu bile. tabii, benim amacım kitap almak değildi.

cuma güni renjun'la konuştuktan sonra ona hak vermiştim ve mark'ın özeline burnumu sokmaktan vazgeçmiştim, yani onun haberi olmadan burnumu sokmaktan. diğer türlü nasıl burnumu sokacağıma gelirsek: mark'la arkadaş olup ona ayaküstü bu kağıtları soracaktım ve o da cevap verecekti. evet, bu kadar basitti. ama hayır, bu kadar basit olmayacaktı ve buna ileride şahit olacaktım.

kütüphane görevlisinin, kutsal mekanına sabahın köründe darbe yapmışım gibi bana baktığını gördüğümde adamın hâlâ konuştuğunu ama onu dinlemediğimi fark ettim.

"sen dinliyor musun beni? tekrar söylüyorum, eğer teslim gününden geç getirirsen her gün için para ödersin: okuma kitabı için günlük 500 won, dergi ve gazete için 300 won."

of, bir an önce mark gelseydi de daha kitap almadan kafamı ütüleyen "bay park" yaka kartlı şu adamdan kurtulsaydım derken kütüphanenin, okul bahçesinden girilen kapısı açıldı.

sabahın bu saatinde kütüphaneye anca 2-3 kişi gelirdi ve bunlardan biri de mark'tı. yuvarlak harry potter gözlükleri takılı, yeşil kapüşonlusunu kafasına geçirmiş bir şekilde içeri girmişti. içeri girerken kafasını kaldırmamıştı ve elindeki dergiyi okumaya devam etmişti. bu artık bir alışkanlık olduğu için önüne bile bakmadan kütüphane görevlisi ve benim olduğum yere gelmişti.

"anladın mı? alacağın bir şey olursa bana getir, listeye yazmalıyım."

bay park, benimle olan konuşmasını kendi isteğiyle bitirdikten sonra yeni gelen mark'a döndü.

"günaydın bay park."

mark, dergiyi kapatıp tezgahın üstüne koymuştu ve kapüşonlusunu indirmişti, şimdi siyah saçları açıktaydı. görevliye selam verdikten sonra yandan bana bakmıştı, tabii ben ona bakmıyordum çünkü hâlâ ondan çekiniyordum. bu yüzden gözlerimi mark'ın edebiyat dergisine dikmiştim, kapakta tanımadığım birinin çizimi ve birkaç fiyakalı söz vardı.

"günaydın mark. bakıyorum da artık daha hızlı okuyorsun dergileri."

bay park'ın bakışları yumuşamıştı, tezgahtaki dergiyi alıp inceleme gereği duymadan isimlerin ve kitapların not edildiği listeyi çıkardı. o sırada ben, burada olma amacımı kendime hatırlatıyordum. bir de tüm bu çilenin bir not kağıdına değer olup olmadığını sorguluyordum. fakat buraya birlikte geldiğim karara saygı duyan tarafım diğer tarafa orta parmak çektiğinde çoktan mark'a doğru dönmüştüm.

"günaydın mark."

ortak derslerimizde mark her zaman benden geç girerdi sınıfa, bu yüzden ilk selam veren genelde o olurdu. ders dışında birbirimizi az görüyorduk ve bu zamanlarda genelde arkadaşları ile olduğu için, ben de kendi arkadaşlarımla olduğum için selamlaşmıyorduk. yani düşünürsek en çok selamı o vermiş oluyordu. bu yüzden olacak ki ona günaydın dediğimde biraz şaşırtmıştı fakat hemen kendini toplayıp bana dönmüştü, büyük ihtimal benim fark etmediğini sanmıştı ancak fark etmiştim.

"sana da donghyuck."

dergiyi bay park'a teslim ettiği için tezgahtan biraz uzaklaştı ve benden 1-2 adım uzakta önüme geçti. gözleri hep mi böyleydi ya da kütüphanenin ışıklarından dolayı mı böyleydi bilmiyorum ama kahverengi irisleri resmen parlıyordu.

"seni ilk defa görüyorum kütüphanede. kitap mı alacaksın?"

en son bu kütüphaneye girdiğimde amacım uyumaktı. buraya pek geldiğim de söylenemezdi ama bu kitap okumayı sevmediğim anlamına gelmiyordu. sadece buranın havasını sevmiyordum, çok kasvetli ve sessiz geliyordu. ayrıca yeni gelen bay park yüzünden kendimi çok rahatsız hissetmiştim, bir daha geleceğimi de pek düşünmüyordum.

"evet. tarihçi bir kitap önermişti de, ona bakmaya geldim. sen?"

edebiyatçı gerçekten bir kitap önermişti fakat bu geçen sene olmuştu. olsun, sonuçta kitabın yılı olmazdı.

"ben de hem kitap hem de dergi alacağım."

ilk defa mark'la bu kadar uzun bir sohbetimiz olmuştu. normalde "nasılsın? iyi."den öteye gitmezdi konuşmalarımız.

"daha diğer kitabı getirmedin mark." diye lafa atladı bay park. mark ona dönerek mahçup bir şekilde gülümsedi, yanakları hafifçe pembeleşmişti.

"evet ama biyoloji dersi için lazım. zaten hep erken getiriyorum bay park."

bay park ikna olmuştu ki eliyle bizi göndermişti tezgahın önünden. mark hem okuduğu her şeyi geri getiriyordu hem de teslim tarihini hiç geciktirmiyordu, demek ki sorumluluk sahibi biriydi.

adamın bizi kovmasıyla kitaplıkların arasına girmiştik. kendime "neden bay park'a, kitapların yerini sormadın?" diye söylenirken aslında bunun mark'la yakınlaşmak için bir fırsat olduğunu fark ettim.

"hangi kitabı arıyorsun?"

"beyaz zambaklar ülkesinde. sen?"

sırtımız birbirine dönüktü fakat yan durduğum için görüş alanımdaydı. parmakları birkaç kitabın üstünde dolaşırken kitap ismini söylememle birlikte yandan bana bakmıştı.

"belli bir kitap değil, insan anatomisi ile ilgili bir şey arıyorum."

şu an okuma kitaplarının arasındaydık ve onun alması gereken kitap diğer köşedeydi. o zaman şu an bana, kitabımı bulmam için yardım ediyordu. +200 tecrübe puanını arkadaşlık seviyemize ekledim.

"o kitaplar şu köşede değil mi?" diyerek işaret parmağımla ders kitaplarının olduğu yeri gösterdim. ardından olduğum yerde dönerek yüzümü mark'a döndüm. o ise hâlâ kitapları inceliyordu. bir süre cevap vermesini beklerken kitapların arasından çıkardığı beyaz renkteki bir kitapla bana döndü. üzerinde "beyaz zambaklar ülkesinde" yazan ince kitabı bana uzatırken yüzünde küçük bir gülümseme vardı.

"biliyorum."

kitabı elime aldıktan sonra ona yardım mı etsem diye düşünsem de kendimi rahat hissetmediğim için bugünlük bu kadar yeter demeye karar verdim.

"teşekkür ederim."

kitabı elinden aldıktan sonra topuklayarak bay park'ın yanına gittim. isim soy ismimle beraber kitap ismi not alınırken kendimi rahatlamış hissediyordum. mark'ın yanındayken, o hiçbir şey yapmasa bile kendimi baskı altında hissetmekten kaçamıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 18, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

"can you pass this note, please?" :: markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin