1.4

2.9K 233 28
                                    

*Önceki bölümü okumayı unutmayın lütfen.

Durduğu kapının önünde hayrete düşüyordu Jimin. Aşık olduğu çocukla bu hale geleceklerini önceden deseler şaşar kalırdı ama şu an onun evinin önünde, onunla gününü geçirmek için bulunuyordu. Elindeki poşeti sıkıca kavrayıp kapıyı çaldı. Çok geçmeden kapı açılmıştı. Taehyung, dağınık saçları ve uykulu gözleriyle onu karşılamıştı.

"Uyandırdım mı seni? Erken geldim galiba. Üzgünüm fark edemedim bi an." gülümsedi Taehyung.

"Hayır Hayır, az önce uyandım zaten. Uykumu yeterince alamadım." başıyla onaylayıp içeri geçti Jimin ve ayakkabılarını çıkardı. İçeri geçmeden önce Taehyung ona sarılmış ve uzun bir süre öyle kalmışlardı. İkisi de birbirine çoktan kapılmıştı bile. Taehyung poşeti aldıktan sonra mutfağa ilerlemiş Jimin de lavabonun yerini öğrenip ellerini yıkamaya geçmişti. Ev gerçekten büyüktü ve Jimin'in hoşuna gitmişti bu. Büyük evleri severdi Jimin. Mutfağa geçtiğinde Taehyung'un kahvaltı hazırlamaya başladığını gördü ve ona yardım etmeye başladı.

"Dördünüz mü kalıyorsunuz?"

"Evet. Odalarımız üst katta. Hepimiz çocukluk arkadaşıyız. "

"Öyle mi? Biz de öyleyiz." gülümsedi Taehyung ve işine geri döndü. Kahvaltı hazır olunca mutfaktaki masaya koymuş ve birlikte kahvaltı etmeye başlamışlardı.

"Hala başım ağrıyor biliyor musun? Şerefsiz fena vurdu kafama." Taehyung elini uzatarak Jimin'in morarmış alnını okşadı.

"Neyseki fazlasıyla vurdun onlara. Bir anda nasıl çoğaldılar anlamadım." güldü Jimin. Gerçekten de öyle olmuş bir anda nereyedeyse 20 kişi olmuşlardı.

"Sürpriz yumurta gibilerdi." gülmüştü tekrardan ikisi. Gülerken Taehyung'un yaraları sızlamıştı ama o an bunu umursamadı. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra bulaşıkları toplamışlar, Jimin'in ısrarı üzerine Taehyung'un odasına çıkmışlardı.

Taehyung yatağında otururken Jimin heyecanla odasını inceliyordu. Geniş ve ferah bir odası vardı. Oldukça sadeydi. Duvarların bir bölümü poloroid fotoğraflarla kaplıydı ve Jimin'in en sevdiği şey olmuştu bu odayla alakalı.

"Fotoğraf çekmeyi seviyorsun değil mi?"

"Güzel olan şeyleri ve güzel olan anları çekmeyi çok severim. Hepsinin bi anısı var bende."

"Belki bir gün bu duvarda ben de yer alırım, hm?"

"Neden olmasın?"diyip kamerasını almıştı Taehyung ve bi anda Jimin'i çekmişti. Çıkan fotoğraf Taehyung'u gülümsetmişti. Şaşkın bakışlarla bakan kişi onun kalbini oldukça hızlandırıyordu.

"Ciddi olamazsın, Kim Taehyung!"

"Oldukça Ciddiyim." çalışma masasından kalem almış ve bugünün tarihini altına yazıp duvarına yapıştırmıştı.

"Bu daha ilk." tamam, şimdi kalp krizi geçirme zamanıydı Jimin için.

"Beni öldürmek mi istiyorsun sen?"

"Hayırr, sen daha lazımsın bana. Hadi gel, oyun oynayalım." kendilerini Playstation karşısında oyun oynarken bulmuşlardı. Injustice 2 oynuyorlardı ve Taehyung her yenildiğinde sinirle bağırıyordu.

"Ağlayacaksan oynamayalım Taehyung."

"Hah! Komiksin." daha da hırslanmıştı Taehyung ve bu halleri Jimin'i güldürüyordu. İkisi de Taehyung'un yatağındalardı ve sırtlarını başlığa yaslamışlardı.

"Kabul et, Kim Taehyung bana yenilmeye mahkûmsun!"  yan bir gülüş atmıştı Taehyung Jimin'e.

"Öyle mi Park Jimin?"

"Aynen öyle."

"Bunu sen istedin o zaman," diyip Jimin'i gıdıklamaya başlamıştı. İkisi kahkahalar atarken ellerindeki konsollae düşmüş, iyice hareketleri değişmişti. Jimin, gülmekten iyice yatacak hale gelmiş Taehyung ise onun üstüne çıkmıştı. Bir süre sonra bulundukları pozisyonu fark edip durmuşlardı. İkisi de nefes nefeseydi ve yüzleri birbirlerine oldukça yakındı. Taehyung'un gözleri dolgun dudaklara kaymıştı ve bununla birlikte yutkunmuştu. Jimin ise heyecanla birazdan yapacağı hareketi planlıyordu. Yavaş yavaş ona yaklaşan dudaklara dayanamayıp kafasını kaldırmış ve dudaklarını birleştirmişti. Birbirleriyle buluşan dudaklar sanki birbirleri için yaratılmıştı. Oldukça yavaş ilerleyen öpücük ikisi için heyecan verecek türdeydi. Taehyung, iyice Jimin'in bacak arasına yerleşmiş ve bir eliyle Jimin'in yüzünü kavramıştı. Jimin ise ellerini Taehyung'un beline ve omzuna sarmıştı. Araya diller girdiğinde ikisi de biraz daha hoyratlaşmıştı. Dudaklarını emiyor, ısırıyor ve çekiştiriyorlardı. Sanki susamışlardı birbirlerine. Jimin, Taehyung'un çıplak tenine dokunmuş ve irkilmişti ikisi de. Bunu fırsat bilen Jimin, Taehyung'u döndürmüş ve üstüne çıkmıştı. İkisi de nefes nefese birbirine bakıyordu. Dayanamayıp bir daha dudaklarını buluşturduklarında ikisinden de ufak bir inleme çıkmıştı.

En sonunda nefessiz kalan ikili ayrılmış ve Jimin kendini yana atmıştı. İkisi de nefes nefeseydi ve elleri titriyordu. Taehyung Jimin'e döndü. Zaten dolgun olan dudakları daha da dolgunlaşmış ve parlıyordu.

"Sana aşığım Kim Taehyung. Bunu biliyorsun de mi?"

"Biliyorum Jimin. Ben de senden hoşlanıyorum." Jimin, duyduğu ile şokla Taehyung'a dönmüştü.

"Ne?"

"Duydun işte!" gülümsemişti Jimin ve bir daha doyamadığı dudaklara uzanmıştı. Gerçi asla doymazdı o dudaklara ama. Gün içinde defalarca öpüşmüşler ve birbirlerini sevdiklerini dile getirmişlerdi.

+××
Telafi edecektim ama daha da batırdım :(
Klişeleri severdim bi de.
Ve son olarak maximum 20. Bölüm final arkdslr.
Sevgilerle, Ariel

Valuable Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin