" O BURAK OKAN "

391 10 2
                                    

kalbin sınırı yoktur çünkü. ölürüz kalbimiz durur. severiz kalbimiz durur. hapşırırken bile kalbimiz durur. ama her seferinde yaşarız. tekrar ölebilmek için tekrar yaşarız.peki neden bu çaba? neden bu yaşama sevinci? ölmek için yaşanır mı ?

ölüm yoktur oysa. doğduğu gün ölür insan. bu yüzden ölmek için yaşamaz. yaşamak için ölür aslında.

"çünkü babam öldü" diye bağırdım.gözümden akan iki damla yaşla birlikte. bunu söylemek hiç bu kadar zor olmamıştı. ayaklarım beni sınıf kapısının dışına götürmüştü. hıçkırarak değilde boğularak ağlıyordum artık.

nefes alamamak,sağlıklı düşünmemi engelliyordu. hemen kendimi bina dışına attım. derin derin nefes alıyordum. biraz daha sakindim. bir banka oturdum. insan seslerini dinliyordum. sakindim artık. sadece ağlıyordum.

bana doğru gelen,sınıf arkadaşlarımdan bir kaçını gördüm. buruk bir bakışma geçiyordu aralarında. yanıma geliyorlarda, ne diyeceklerini bilemiyor gibi. bense umursamıyorum. insanların bana acımasını,bana üzülmelerini umursamıyorum.

"Selam cennet, nasılsın." Diye seslendi aralarından biri. Bu kadar basit bir soruda donmuştu bakışlarım. Ne hissettiğimi bilmiyorum. Nasıl cevap verilirdi ki. Her şeyi unutmuştum o an. " bilmiyorum " dedim ince, tiz bir sesle. " buda iyisin demektir." Dedi biri sesin kimden geldiğini anlayamamıştım. O sırada yanıma oturan birini farkettim. Dönüp baktığımda ise o lanet olası suratı gördüm. Sırıtıyordu. Yüzsüs. Ne hakla gelip yanıma oturuyordu ki. Ne sanıyordu kendini.

"Eee anlat bakalım " dedi boncuk gibi bakan gözleriyle. Çok hoş bir çocuktu. Etkilenmemek elde değil. Ama umursamıyorum işte. Hiç birşey umrumda değil. " bu kabalığın genetik değildir umarım , senden bir kaç tane daha düşünemiyorum." Dedim sinirli bir şekilde. Aval aval suratıma bakıyordu. " sen insanları kırıp sonra da yüzsüs gibi yanlarına gidip aptalca şeyler mi söylüyorsun? Ne yani özür bile dilemek yok mu?" Diye bağırmıştım okulun ortasında. Çok sinirliydim. Hızlıca banktan kalkıp gitmek istiyordum ki , hafif nemli ,yumuşacık bir el beni kolumdan tuttu. Beni kendine çevirdi. Gözleri gözlerime değdiği an durulmuştum.içimde kıpırdayan birşeyler hissettim.

Koyu kahve gözleri , sol kulağına taktığı gümüş küpesi, benden on cm kadar uzun boyu, saçının yan tarafı hafif kısa ondan bir cm kadar uzun ön tarafı. Bu çocuk her yanıyla çok yakışıklıydı. Bir o kafarda sinir bozucu. " özür dilerim." Dedi gözlerimin içindeki beni yakalamışken. Ona o kadar kızmış olmama rağmen ,ona sarılmak istiyordum. Ama o arkasını dönmüş ve gidiyordu. Aklımı almış gidiyordu.

Sadece arkasından bakabiliyor hiç birşey söyleyemiyordum. Bir titremeyle irkildim. Sağ tarafıma baktığımda ecrinin beni salladığını gördüm. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Sadece o değil herkes bana bakıyordu. " sen ne yaptın cennet " dedi şaşırdığını daha da belli ederek. " ben bir şey yapmadım o yaptı. Görmüyor musun?" Aptal şey bide özür dilediğini sanıyordu. "Cennet! Onu demiyorum." Bir an durdu. Bir of çekişle birlikte derin nefes aldı. " o burak okan. O kimseden özür dilemez." Dedi. "Ne demek özür dilemez." Dedim dalga geçerek. "Sen daha yenisin kimseyi tanımıyorsun. Bu çocuk çok havalı. Kendini beğenmiş. Ve çok popiler."dedi. Konuşmasından ona hayran olduğunu anlamıştım. Bir dakika ne dedi bu çok mu popiler. İstemsizce gülmüştüm. "Ne gülüyorsun. O bu çevrede çok tutulan biri. Keşke bendende özür dilese " saçmalamaya başlamıştı artık. Resmen ona tapıyormuş gibiydi. Ne var yani popilerse insan değilmi sonuçta. Oda benim gibi et ve kemikten oluşuyordu. Ve en önemli şey ise onun kim olduğu umrumda değildi.
Merhaba arkadaşlar.. umarım beğenirsiniz. İlk bölüm biraz kısa oldu ama sonraki bölümler daha uzun olucak.

YAŞAMAK İÇİN ÖLMEK (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin