32'

216K 12.5K 30K
                                    

Elim ayağım birbirine dolaşırken yüzümdeki engel olamadığım sırıtmayla dudaklarımı birbirine bastırdım. Deli gibi gülmek, kahkaha atmak istiyordum.

Ay ışığının pencereden süzülüp aydınlattığı yatağıma telefonumu bırakıp sürüne sürüne hızla yataktan kalktım ve biraz karanlık odamın kapısını açıp koridorun ışığının odaya yayılmasına izin verdim. Hız kesmeden odamdan çıkıp bu saatlerde aşağıdaki salonda televizyon izlediğini bildiğim Hoseok'un yanına koşmaya başladım.

"Hoseok!"

Merdivenlerdeyken bağırdığım için merdivenler bittiğinde elindeki telefonla şaşkınlıkla bana baktığını gördüm.

"Ne, ne oldu?"

Merakla ayaklanırken kıkırdayıp yanına ulaştım ve dehşet hızlı atan kalbimle ellerimi omuzlarına koyup seri soluklarımla sarstım biraz.

"Taehyung.. Taehyung geliyor evden git."

Birkaç saniye şaşkınlıkla bakıp ardından alayla güldü ve kollarını göğsünde bağladı.

"Gider misin de değil, git ha?! Hadsiz! Ne bu emir kipli cümleler?"

Hoseok'un bu aptal tavırları bile keyfimi bozamazken onun saydığı laflar altında çoktan kapının önüne gelmiştik.

"Bir kere sen beni kovamazsın! Benim de evim burası. Ama dua et sevenler kavuşsun diye düşünüyorum. O yüzden, Namjoon'un yanına gideceğim."

Söyledikleri çok anlamsız geliyordu ya da ben Taehyung'ta olan aklım yüzünden pek bir anlam yükleyemiyordum.

"Pişt. Eğer böyle şey gibi, tripli gibi falan olursa yatağa at tamam mı? Kıçınla çöz işi."

O naylon ceketini giyip kapıyı açarken sinirle omzuna vurdum. O ise gülerek bahçe kapısına koşmaya başladı.

"Defol aptal! Yarın evleri ayırıyoruz!"

"Hı, aynen! On milyonuncu oldu bu."

Gözlerimi devirip kapıyı kapattım ve toplu olan salonda herhangi bir anormallik var mı diye bakıp olmadığını görünce alt dudağımı ısırıp koşarak yukarıya çıktım. Odama girip ışığı yaktım ve banyoya koştum.

İki saat önce yıkadığım için saçlarım yeni kurumuştu ve biraz kabarık duruyordu. Bu yüzden az bir sprey sıkıp hızla tarakla düzelttim. Ardındansa dişlerimi fırçalayıp yüzümü deniz kokulu sabunla yıkadım ki bence bunlar gayet gerekli hamlelerdi. Yüzümü kurularken gözüme mermerin köşesindeki dudaklarım çatlayınca sürdüğüm çilekli nemlendirici takıldı. Aynada bir süre kendime bakıp dudaklarımın biraz soluk durduğunu görünce bunu sürmenin de iyi olacağını düşündüm ve abartı olmaması, doğal durması için sadece alt dudağıma sürüp iyice yedirttim.

Sonuçta dudaklarım bu akşam çok önemliydi.

Bir beş dakika geçtiğini fark edince hızlanan nefeslerimle ortama derin bir nefes verip hızla banyodan çıktım ve köşedeki aynadan kıyafetlerime baktım. Uzun gri bir eşofman ve önü sos lekesiyle batmış sarı bir tişört. Gözlerim kocaman olurken hızla soyunarak dolabın önüne gittim ve çıkardıkları dolaba tıkarken onların yerine siyah bir şortla mor bir tişört giydim. Daha iyiydi. Güzel gözüküyordum.

Gelmesine çok az kalmıştı ve istemsizce bacaklarım titreyip ellerim karıncalanıyordu çünkü adam akıllı bir şekilde iki hafta sonunda ilk defa karşı karşıya gelecektik. Alt dudağımın içini ısırıp köşedeki lavantalı oda kokusu iki fıs sıktım ve sakinleşmek için derin derin soludum.

bet for freak |taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin