how i wish you were here

251 28 34
                                    

Şimdi arkadaşlar bu ilk sonumuz, malum angst.... sevmeyen arkadaşlar bunu geçsin, diğer sonumuz mutlu son olcak veee ikisi de aynı bölümler sadece sonları farklı..... neyse hshdhsd 4 bölümlük fiki 1 srnede bitirdim helal.......

İyi okumalar







Yüzlerine çarpan rüzgarın tuzlu kokusu Jimin'in gözlerini kapatıp birkaç dakika o tepede beklemesine neden olmuştu. İlerideki şehri yukarıdan izliyordu, en son terk ederken de böyle izlemişti. Son kez bakmış ve ardına dönmemesi gerektiğini düşünmüştü. Sözünü tutması gerektiğini o anlar görmezden gelebiliyor olsa bile daha sonraları bu onun için önem kazanmıştı. Döndüğüne pişman değildi, iyi ki dönmüştü ve eğer başına bir şey gelirse, gelmeden önce vermiş olduğu sözü tutmuş sayılacaktı. Tuzlu havadan derin bir nefes çekti içine. Soğuk ama nemli, çocukluğu gibi hissettiren havadan.

Jimin kendi tüfeğini Taehyung'a uzatmıştı bir saat kadar sonra, şehre yavaş yavaş giriyorlardı. Taehyung'da duran çantayı kendisi almıştı ve tüfeği ona vermişti. Taehyung ise emin olamadan tüfeği bir ağaca yasladı. "Tokarev'i artık burada bırakmalıyız," dedi ve aslında oldukça mantıklıydı. O içlerinden birinin düşman olduğunun kanıtıydı. "Tabancayı da."

Jimin tabancasını çekti, emin olamadan baş parmağını kabzada gezdirdi.

"Tabanca kalsın." Jimin omzundaki çantayı düzeltti.

"Pekala. Tamam. Birileri bizi durduracak olursa benim halletmeme izin ver," dedi Taehyung ve yürümeye başladı. Yavaş yavaş evlerin arasından geçiyorlardı. Sahile kadar gideceklerini düşünüyordu, Jimin denizciydi.

"Elbette izin vereceğim." Jimin hemen ona yetişti. "Asker olman şu an o kadar çekici ki..." dedi alayla. "Neredeyse asker olduğumu unutuyorum."

"Pekala... yaz mevsiminde olsaydık, seninle yüzmeye gider miydik?" Taehyung ona biraz daha yaklaştı. Şehir normal görünüyordu, sokaklarda tüfeği omzunda gezen bir asker onlara hiç yabancı gelmemiş gibiydi.

"Elbette giderdik. Dalmaya da giderdik, denizde gözlerini açabiliyor musun?"

"Hayır, gözlerim yanıyor."

"Ben sana anlatırdım. Bambaşka bir dünya sanki, denizin altı. Çok güzel bir yer biliyorum aslında ama su yükselmiştir şimdi, yılın doğru bir zamanında değiliz."

"Başka ne yapabilirdik?" Taehyung başını yere eğdi. Gerçekleşmesi zor olan hayaller kuruyorlardı. Hayal kurmak pek ona göre değildi, Taehyung zaten aklı havada bir insan sayılmazdı. Dümdüz biriydi, önüne getirileni yaşardı. Büyük riskler almak istemezdi, çılgınlıklar yapmak, hayal kurmak...

"Açık hava sinemasına giderdik. Sen hangisini seversen. Sonra... balık tutmaya çıkabilirdik. Sandalla gezintiye çıkardık, kürekler sende olurdu ama. Ben de suya ellerimi sokardım. Tabii bundan karlı çıkan benim ama... o kadarına da izin verirdin bence."

"Saatlerce kürek çekebilirim senin için."

Jimin durdu ve aydınlık bir gülümsemeyle ona baktı. Onlara bakan kimsenin olmadığını düşündüğü anda Taehyung'un dudaklarının kenarını öptü.

"Ben yine balık tutardım. Sana bir sır vereyim mi, küçükken hiç sevmezdim balık yemeyi. Ancak diğer tarafta o kadar çok sebze yedim ki.." Jimin silkelendi. "Artık lahana falan görmek istemiyorum."

Taehyung onun kendini anlatmasını dinlerken ne kadar zamanın geçtiğini anlayamadı. Ne kadar yürüdüğünü, nereye vardığını... daha merkeze gelmeye başladıkça anılar çoğaldı, Jimin daha fazla şey hatırladı. Her yerle ilgili. Taehyung'un böyle küçüklük hatıraları yoktu, zevkle geçirmemişti çocukluğunu da. Jimin'in böyle bir hayattan nasıl sıkılıp da kaçmayı göze aldığını düşünüyordu. Neden? Nasıl yapmıştı? Ailesi, işi, çok sevdiği bir şehir varken... ne sebep olabilirdi ki buna?

promiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin