İki son yayınlamaya karar verdim
Oasis-Stop Crying Your Heart Out
Jimin gözlerini açtığında bir yer yatağında uzanıyordu.
En başta alnında duran ıslak bez parçasını fark etmiş ve söylenerek onu kendinden uzaklaştırmıştı ancak sonra en son nerede gözlerini kapadığı aklına gelmişti. Panikle doğruldu.
Altında üniformanın bir parçası olmayan bir pantolon vardı. Üzerini hala giyinmemişti ancak postalları yatağın kenarında duruyordu, silahları yoktu, tabancalar ve Taehyung'un tüfeği, kendi tüfeği, bıçağı, matarası, üzerinde taşıdığı hiçbir mühimmat yoktu. Boğazı ve bütün kasları ağrıyordu, nerede olduğunu bilmiyordu, Taehyung kaçmış olmalıydı. Toparlanmaya çalıştı ancak kalkamadan tekrar yere düştü. Ne olmuştu? Zehirli bir şeyler mi yemişlerdi? O halde Taehyung'un da...
"Uyanmışsın." Kağıttan yapılma geleneksel kapı açılmış ve içeriye yine geleneksel bir kıyafet giyen yaşlı bir kadın girmişti. Elinde bir kase vardı.
Jimin elini başına götürdü.
"Korkma, sanırım yolda saldırıya uğramış ve bir de yağmurda kalmışsınız. Arkadaşın senin çok yorulduğunu söyledi." Kadın yavaşça onun yanına yaklaştı ve yere çöküp kaseyi Jimin'in yanına bıraktı. "Bizim de elimizde pek bir şey yok, kusura bakma. Sana ancak bunu verebilirim." Yosun çorbasına benziyordu. Jimin en son çorba içeli ne kadar olmuştu, bilmiyordu.
"Taehyung..." Kadın dikkatle gözlerine baktığında Jimin boğazını temizledi ve gözlerini kaçırdı. "Arkadaşım, nerede?"
"Bilmem, birkaç saat önce etrafta dolandığını görmüştüm. Tuhaf bir çocuk, bir askere göre fazla konuşkan."
Bilmez miyim?
"Ne zaman geldik?" Jimin bu soruyu da sorduğunda kadın onun bunu bilmediğine inanamadı. O kadar bilincini kaybettiğini fark etmemişti.
"Dün öğleden sonra, arkadaşın seni sırtında taşıyarak köye geldi. Baygındın, hatırlamıyor olmalısın. Gerçi sayıklıyor gibiydin ama... Bu arada kıyafetlerinizi de temizledim, iyi hissettiğinizde bana söylersiniz."
Jimin bu kadının, Kuzeylilerin kıyafetlerinin neye benzediğini bilmediğini anladı.
"Neyse çok yorulma sen." Kadın elini onun alnına uzattığında Jimin geriye çekilmek için büyük bir istek duymasına rağmen gözlerini yere indirip bekledi. "Ateşin ilk geldiğindeki zaman gibi değil, titremeyi de kesmişsin. Biraz daha dinlen." Sonra da odayı terk ederek Jimin'i kafa karışıklığıyla bir başına bıraktı.
Taehyung fırsatı varken neden kaçmamıştı? Neden onu o yerde yalnız başına bırakmamıştı, neden sırtında ne kadar olduğunu bilmediği bir süre boyunca taşımıştı ve neden onun için yardım istemişti? Bu çok anlamsızdı. Ellerini çözdüğü anda onun başına ateş etmesi gerekirdi. Jimin onun yerinde olsaydı öyle yapardı. Belki de Taehyung birkaç saat önce gitmişti. Şimdi kaçmıştı. Jimin'i ispiyonlayacak mıydı?
Jimin kendisi için getirilen çorbadan birkaç kaşık aldı ama canı da yemek istememişti pek. Onun gibi insanların böyle durumlarda fırsatları varsa yememesi saçma olurdu. Şımarıklık yaptığının farkındaydı ama yemeye çalışsa da yiyememişti. Onun yerine yeni çoraplarını ve postallarını giyip ayağa kalktı. Üzerine giyeceği keten bir gömlek de bırakılmıştı, yatağın kenarındaydı o da. Sessizce dışarıya çıktı. Güneşin olduğu yere bakarak henüz öğlen saatlerinde olduklarını söyleyebilirdi, yerler hala ıslaktı ve çamurlu yerlerin bazıları yumuşaktı. Temizlenmiş postallarını farkında olmadan yine kirletmişti ve sanki biri ona kızacakmış gibi hissetti.