Sıcak bir yaz günüydü. Hava kasvetli, boğucu ve bunaltıcıydı. Herkesin bildiği üzere Nortvey'in yaz mevsimi cehennem ateşini anımsatırdı. İnsanlar sıcaktan kıyafetlerini çıkarır, her gün marketlere koşarak soğuk meşrubat ve buna benzer içeçekleri depolar, yakında kıtlık çıkar düşüncesiyle evlerinin küçük bir köşesine erzak ve temel araç gereçleri sıralardı.
Nortvey kasabası garip bir yerdi. Dünya'dan uzak, ilkel ve bilgiden yoksun bir şekilde yaşanan ufak bir yerleşimdi. İnternet kullanılmaz, televizyon seyredilmezdi burada. Sokağın ucunda, henüz 65'i yeni geçmiş ve küçük, üç odası bulunan Bungalov tipi bir evde yaşlı Finiks yaşardı. Karısını 2 sene önce gittikleri New York tatilinde, aniden gelen kalp krizi sebebiyle kaybetmişti. O günden sonra psikolojik olarak yıkılmış, yaşı itibari ile de iyice garip haraketler ve sözcükler sarf etmeye başlamıştı. Dişleri sararmış, saçları dökülmeye yüz tutmuş, vücudunu saran kırışıklıklar giydiği kıyafetlerden taşmaya ve sarkmaya başlamıştı. Bedensel olarak yıpranmış gibi gözükse de, kendisine göre zihinsel olarak iyi durumdaydı. Ara sıra sokağa çıkarak bağırır, komşularına küfürler yağdırırdı. Bundan bıkan komşuları ise bazen müdahale eder, bazen de kendi haline bırakırlardı yaşlı adamı. Northvey'de "Kaçık Finks" diye bilinirdi. Adının hakkını verdiği ise su götürmez bir gerçekti.
Daha bu sabah, güneş kendini yavaş yavaş göstermeye ve Dünya'yı göz alıcı ışınları ile parlatmaya başlarken, bir ses duyuldu. "Uyanın sizi kafirler! Uyanın sizi alçaklar! Uyanın sizi günahkar pislikler!" Bu ses, bizim kaçık Finks'in sesiydi. Teker teker sıralanmış evlerin ışıkları açılmaya başlamış, uzak bir köşede oturan adamın birisi, "Geldi yine ucube. Bıktım artık, öldüreceğim bu yaşlı bunağı" diye haykırıyordu. Kaçık Finks sesleri aldırmıyor, bağırmaya devam ediyordu. "Cehennem ateşini Dünya'ya siz getirdiniz. Sizin pis ve sapkınlık dolu haraketleriniz hepimizin sonu olacak. Kutsal ruh sizleri lanetledi. Hepimiz mahvolacağız, hepimiz öleceğiz." Kasaba halkı pijamalarla, dağınık saçlar ve yarı uykulu gözlerle dışarı çıkmaya ve olayları anlamaya çalışıyordu. Babasının elini tutan küçük bir kız meraklı gözler ile Finks'i izliyor, ne yaptığını anlamak için kendisini zorluyordu. "Baba, bu adam ne yapıyor böyle?" diye sordu minik kız ama babası cevap vermedi. Minik kız merakına yenik düşerek "Baba, neden bu adamın üstüne yırtık kıyafetler ve haç var. Bir Papaz mı?" diye tekrardan sordu. O sırada arkasından gelen annesi, "Hayır, o papaz değil Emily. Kendisini peygamber sanan aptalın teki" diye cevap verdi. Kız gülmemek için kendisini zor tuttu. Muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak bu konulara gülmenin cezasını biliyordu ve bunu hiç istemiyordu. Bu sırada Kaçık Finks, yavaş yavaş yürüdü ve bağırmayı sürdürdü. Kısa bir süre durdu, nefesini topladı ve herkesin onu izlediğinden emin olduktan sonra sözlerine devam etti. "Eğer elin seni günaha sokuyorsa, onu kes at; çolak olarak hayata erişmen iki elli olarak Hinnom Vadisine, sönmez ateşe gitmenden iyidir. Eğer ayağın seni günaha sokuyorsa, onu kes at; topal olarak hayata erişmen iki ayağınla Hinnom Vadisine atılmandan iyidir. Eğer gözün seni günaha sokuyorsa, onu çıkarıp at; tek gözlü olarak Tanrı'nın krallığına erişmen iki gözünle Hinnom Vadisine atılmandan iyidir. Orada onların kurdu ölmez ve ateşi sönmez." Bu sözler karşısında tekrardan kalabalığa bir göz attı ve sustu.
Herkes gibi evinin önünde uykulu bir şekilde duran Bayan Skola, "Senden de, senin bir taraflarından uydurduğun alıntı sözlerinden de bıktık. Sen kendini ne sanıyorsun be adam?" diye çıkıştı. Kaçık Finks tepki vermedi. Biraz bekledikten sonra dudağına kondurduğu ufak bir sırıtma ile şu sözcükleri söyledi. "Ben Tanrı'nın buyruklarını, emir ve yasaklarını iletmek, göstermek ve uygulamak için sizin gibi kafirlere gönderilmiş olan basit ve sıradan bir insanım". Sinirleri gerilmiş olan kasaba halkı istemeden de olsa gülmeye ve kahkaha atmaya başladı. Bunu gören Finks daha da sinirlenerek hızlı hızlı yürümeye ve bağırmaya devam etti. "Gülün sizi pislikler. Cehennemin en son ve en alçak katında sizler için hazırlanmış o ateşin başında bekleyeceğim. İşte o zaman, bende sizlere, sizin bana güldüğünüz gibi güleceğim". Sonra aniden durdu, başını öne eğdi ve dizlerinin üstüne çöktü. İki elinide havaya kaldırarak yolun ortasında dua etmeye başladı. "Tanrım! Yüce göklerin ve yerin yaratıcısı! Her şeye kadir olan sen, bana yol göster. Bu kafirlerin cezasını ver. Ey ulu Tanrım! Senin adını yüceltmek için çabalıyorum. Senin emirleri....." Kafasına atılan bir su şişesi ile duası yarıda kaldı. Henüz 20 yaşına yeni girmiş bir delikanlı, " Hey, yaşlı moruk. Bir tane daha ister misin!" diye bağırdı ve herkes kahkaya boğuldu. Finks ayağa kalkmaya çalıştı ama genç delikanlı dışında kasaba halkının diğer sakinleri de onu aşağılamaya ve ellerine ne geçerse fırlatmaya başladı. İnsanların attığı şeyler yüzünden kalkmaya çalışsa da bunu başaramadı. Sinirleri tavan yapmış bir kaç kişi Finks'in üzerine yürümeye başlayınca araya giren tek kişi Bayan Hudson oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşlı Papaz
Mystery / ThrillerBir gün, Nortvey kasabası beklemediği bir olayla yüzleşmek zorunda kaldı. Kasabanın kaderi sadece tek bir kişiye bağlıydı. Yaşlı ve kaçık Finks'e....