-2-

179 6 1
                                    

Bomboş yolda tek başına yürürken bir anda aynı sokaklarda dönüp durduğunu fark etti. Okulun nerede  olduğunu bir anlığına  unutmuştu. Kendine gelince saatine baktı. Okula geç kaldığını fark edince, toparlanıp koşmaya başladı.

Sonunda okulun kapısına gelmişti. Herkesin övdüğü, Arick’in ise iğrendiği okula. Derin bir nefes aldı ve okulun kapısından içeri ilk adımını attı.

 

 Bu okul Arick için bir labirentten farksızdı. Hiç kimsenin, içinde olduğunu dahi bilmediği bir labirent. Arick buraya hapis edilmişti. Babası yüzünden onun için berbat bir yer olan bu okulu bırakabiliyor ne de bu okula, okuldakilere tahammül edebiliyordu. Ama o burada  kalmak zorundaydı. Babasından kalan tek şeydi bu okul.

 

Babası kaybolmadan önce, Arick’i bu okulun önüne  getirdi ve “Eğer bana bir şey olursa, Bu okula gel. Şuan sana bir anlam ifade etmiyor, biliyorum. Ama ben kendimi burada eğittim ve sende burada eğiteceksin.” Diyerek devam etti. “ Burası kimsenin farkında olmadığı bir GÜCE ve DEHŞET’e sahip. Eğer korkarsan, üzülürsen, çaresiz kalırsan buraya gel. Ben seni her zaman burada bekliyor olacağım. Unutma!” demiş ve Arick’i öperek uzaklaşmıştı. O zamandan bu zamana Arick, babasını hiç görmemişti. Arick babasının söylediği sözlerin anlamını çözemiyordu. Yine de Arick ne kadar bu okuldan ve içindeki insanlardan nefret etse de, buraya attığı her adımda babasının sıcaklığını hissediyordu. Babasının ona sarıldığını, beraber oyun oynadıklarını, her gece uyuyor taklidi yaptığı halde babasının üstünü örterek onu öptüğünü ve babasının yüzünde beliren eski, sıcak gülüşlerini hatırlıyordu.

 

Arick yürümeye devam etti. Okulun buz gibi soğuk olan bahçesinde yürüdü, yürüdü, yürüdü ve en sonunda soğuktan buz tutmuş olan bina kapısının koluna bastırarak, binaya girdi. Bina girmesiyle birlikte, içerinin sıcaklığı tenine vurdu ve bu Arick’i irkiltti.

 

Arick ellerini üfleyerek koridorda ilerledi. Birkaç kişi bir panonun önünde toplanmış bir afişe bakıyordu. Bu küçük topluluk Arick’in gözüne çarptı ve afişe doğru ilerledi.

Afişte: “1960’ın en iyi ressamı aranıyor!” yazıyordu.

 

Arick yazıyı okuduğunda, heyecanlandı. Her zaman uzman kişilerin onun yaptığı resimleri görmesini isterdi. Bir anlığına umutlanmıştı Arick. Ta ki, sol alt köşede “Katılım için 90 dolar gereklidir.” Yazısını görene kadardı bu umudu.

 

Bu Arick için çok fazlaydı. Çalıştığı yerde bile haftalık 75 dolar kazanıyordu. Ayrıca Kaven’ın okulu için alınması gereken kitaplar alması ve annesinin ilk defa bir elbiseyi çok beğendiği ve durumu olmadığı için alamadığı elbiseyi almak istiyordu. Anlaşıldığı üzere bu resim yarışması Arick için bir hayale dönüşmüştü. Halbuki bu sabah ne de güzel bir gün olacağını düşünmüştü Arick. Fakat inanamadığı hatta tahmin bile edemeyeceği şeyler yaşamıştı. Sabah ki kız ve bu yarışma olayı onu çok kırmış ve incitmişti. Belki de en iyisi gördüklerini unutmaktı.

 

Arick 3. kattaki sınıfına çıkmak için merdivenleri yavaş yavaş çıkıyordu. Bir anlığına omzunda soğuk, tüyleri ürperten soğuk bir el hissetti.  Merdiven sakindi ve Arick dona kalmıştı. Ta ki omzundaki el bir anda yok olana kadar... Arick o anda arkasına döndü ama hiç kimseyi göremedi. Arick, o an, tam hissettiği elin yok olduğu an, bunu onunla dalga geçmekten zevk alan sınıf arkadaşlarının yaptığını düşünerek mantıklı olmaya çalıştı.

ÇIKIŞ YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin