-1

372 13 0
                                    

Gözünü açtığı an “Bu gün güzel bir gün olacak.” Diye düşündü Arick. Ama ne yazık ki bugün onun cehennem ateşinde yanacağı gündü. Arick yatağından yavaşça kalktı ve kapıya yöneldi. Yavaşça kapının kulpunu indirip kapıyı açtı. Dışarı bir adım atar atmaz yerden bir şey Arick’in ayağına dolandı. Arick bunu hissedince irkilse de ayağının hizasına baktığında ayağına dolanan şeyin köpeği Max olduğunu görünce rahatladı.

 

Derin bir nefes alıp uzun koridoru yürüdü ve banyoya girdi. Etraf sıcak buhar ile kaplıydı. Aynanın hizasına geçip buharlaşmış olan aynanın üzerini sağ eliyle dağıttı.

Arick, bugün nedenini bilmediği bir mutluluk ile doluydu. Ne yazık ki bugün nelerin olup biteceğini bilmiyordu.

 

Arick bir anda içini ürperten bir tıklama sesi duydu. Aynaya bakarken öylesine dalmıştı ki, sanki bu dünyada değildi. Ama tıkırtının ardından “Arick acele et, yoksa altıma kaçıracağım.” Diye bir ses daha geldi kulağına. Bu ses, Arick’in 10 yaşındaki kardeşi Kaven’ın sesiydi. Onun sesi Arick’in en çok sevdiği  ikinci sesti.

 

Hızlıca elini ve yüzünü yıkadıktan sonra elini bir havluya kuruladı ve kapıyı açtı. Kardeşi Kaven sabırsızca bekliyordu. Abisi Kaven’ın kafasını okşadı ve sonra koridorun sonuna, salona doğru yürümeye koyuldu.  O sırada Kaven banyoya girdi.  Kaven, abisinin başını okşamasından çok hoşlanırdı çünkü yanızca mutluyken bunu yapardı. Ne yazık ki Arick sadece ya önemli bir günde yada  kaybolan babasını rüyasında gördüğü zaman mutlu olurdu.

 

 Arick sonunda uzun koridoru bitirip salona girdi ve salondaki tekli koltuğa oturdu. Bir süre sakince soluklandı. Daha sonra annesinin elleriyle hazırladığı mis kokulu kahvaltının yanına gitti. Yemeye kıyamayan Arick yalnızca seyretmek ile yetindi. Bunu seyretmek bile ona zevk veriyordu.

Mufağın diğer ucunda duran annesine yardım etmek için ona yaklaştı ve annesinin pamuk gibi olan yumuşak ve hafif buruşmuş ellerinden öptü. Arick’i mutlu görmek annesini de mutlu ediyordu, çünkü bu olay çok nadir oluyordu.

 

Sonunda Kaven’da banyodan çıkıp, mutfağa geldiğinde hep beraber kahvaltı ettiler. Arick karnını doyduğunu hissedince, odada olan Max’in tabağına biraz köpek maması koydu.  Max hızla mutfağa koşarken Arick çantasını düzenlemeye koyuldu. Masada duran defterleri ayırırken gözüne dünden kalma bir bardak takıldı ve bundan çok rahatsız oldu.  Arick sağ elini rahatsız olduğu bardağa uzattı ve onu mutfağa geri götürmek için aldı. Bardağı almasıyla, bardağın elinde paramparça olması bir oldu. Arick bardağa şaşkınca baka kalmıştı. Sağ eli daha önce hiç hissetmediği bir güce hakimdi.

Her hücresinden beynine doğru olağan üstü bir şey akın ediyordu.

 

Bayan Hilary’in sesi tüm düşüncelerini bir anlığına dağıtmıştı.

“Arick gitmiyor musun?”

 

“Gidiyorum anne.” Diyerek cevap verdi şaşkınlığının ardından.

 

Arick olanarı unutup yatağın üzerindeki çantasını bir hışım ile çekerek kapıya doğru ilerledi. Annesi kapıyı çoktan açmıştı. Arick ayakkabılarını giydi ve annesinin sol yanağına bir öpücük kondurarak dışarı çıktı.

 

 Arick yolda ilerlerken sabahın yedisinde bir çığlık sesi duydu. İçinden bir ses “Çığlığa git, git, git…” diye fısıldıyordu. Bunu kafasından uydurup uydurmadığına ise tereddütlüydü. Yine de Arick içinden gelen bu sese yenik düştü. Bu Arick için ufak bir heyecan gibiydi. Ama ne yazık ki bu, bir sonun başlangıcıydı. Arick ise, henüz sonun başındadır.

 

Arick, yavaş adımlarla otoparkın karşısındaki dar caddeye doğru ilerler ve gördüğü şey karşısında afallar.  Böyle bir olayı daha önce hiç görmemişti, böyle bir canilik, böye bir dehşet, kan, acı, çığlıklar… Daha önce böyle bir şey ne görmüş ne de duymuştu.

 

 Yerde bacaklarının arasından aralıksız akan kan ve o kanın içinde on üç yaşlarında, sarışın bir kız ve üzerinde koskoca 4 adam. Kız çığlıklar içinde bağırarak yardım istiyordu. Arick, kıza bakınca içinde bir acı hissetti. Fakat iki dakika sonra ise o acı içindeki Arick’in yerini, o kızın üzerinde olan adamlardan biri olmak isteyen bir canavar aldı. O caniliği, vahşeti yaşamak istiyordu. Acımasızca kana ve işkenceye susayan bir canavar olmuştu. Ta ki kız, Arick’in gözlerine yalvarırcasına bakana dek. Arick o an tekrar eski haline gelmişti. O içindeki vahşi hayvan yok olmuştu. Az önceki düşüncelerinden iğrenmişti. Ve içi yanan ‘Arick Herbert’ kıza acıyan gözlerle baktı. Bu görüntüyü daha fazla kaldıramayacağı için, koşarak kızın çığlıklarından ve az önce içinde oluşan iğrenç duygulardan uzaklaştı.

 

Fakat içindeki caniden asla kaçamayacaktı. Tam akine her nefesi, adımı, kalp atışı, onun içindeki aç, yoksun, kana, dehşete ve intikama susayan ruhu besliyordu. Bundan Arick’in bile haberi yoktu.

 

ÇIKIŞ YOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin