BÖLÜM 1

12 3 1
                                    


"İyi akşamlar hocam !"

   Tek dizime dayadığım tuvali katlayıp duvarın uç noktasına taşırken bana seslenen öğrencime tebessüm ediyorum. Onun peşinden kalan üç öğrencim de kapıya yöneliyor onlara da tebessüm etmek zorunda kalıyorum. Belki de beni bu hayatta en zorlayan şeylerden biri: tebessüm etmek, merhabalaşmak, Günaydın!, İyi akşamlar!, İyi geceler!.. Bu kelimeler dilimden döküldüğü an bir başkasının iki dudağının arasından çıkmış gibi hissediyorum ve gündelik yaşama zor ayak uyduran ben için çekilmez bir dert oluyor bu .

  Tuvalleri yerlerine kaldırıp gözümle etrafı taradığımda zemindeki dağınıklığa büyük bir adım yöneliyorum ve ahşap zemine eğilip ağzı açık yağlı boya kutularının kapaklarını kapatıyorum tek tek. Sıra mor renkli boya kutusuna geldiğinde elim kutunun yanına çarpıyor ve âni bir refleksle diğer elimi uzatıp devrilen boya kutusunu tutmaya çalışırken kalçamın üzerine geri düşüyorum. Bu düşüş iyi bir küfrü hak ediyor zihnimde.

Gözlerimle yan yan kimse var mı diye kontrol ettikten sonra sıkıca yumuyorum yeşillerimi. Tekrar araladığımda devrilen boya kutusu benimle alay eder gibi akıtıyor içindeki boyayı. Kıpırdamak bile gelmiyor içimden  bu görüntüye karşı. Gözlerimle zeminde kendine bir yol çizen mor boyayı takip ediyorum sadece.

Ne bu şimdi, benim sakarlığım mı? Yani ben, isteyerek mi düşürdüm? Bir de yetmezmiş gibi kendim düştüm. Ben hep böyleydim... Kendi kendime hararetli bir tartışmaya girdiğimi fark etmiyorum bile.Kendi kendime söylenip duruyorum.

Bir müddet sonra uyuşmuş belim beni kalkmam için uyardığında sağ elimden destek alıp doğruluyorum olduğum yerde . Başım döner gibi oluyor o sıra. Umursamayıp elimi yavaşca silkeledikten sonra emin adımlarla portmantoya ilerliyorum çünkü ne kutuları toparlayacak ne temizlik yapacak hal bulamıyorum kendimde.

Yeşil uzun ve oldukça sade yağmurluğumu bir hışım üzerime geçirdiğimde gözüm saate takılıyor. Akrebin dokuza vurması bana yine gereksiz oyalanıp geç çıktığımı hatırlatıyor ve kafamda yelkovan tarafından yargılanıyorum. Bu biraz komik geliyor aslında. Kırmızı cübbeli yelkovan... size de komik gelmesi gerekir.

  Siyah büyük ve bana adeta eziyet olan çantamı koluma asıp benim için minik sıkış tepiş bir oda olan ama dışarıdan bir hayli elit görünen  atölyenin ışıklarını teker teker kapatıp tahta kapıyı kendime çekiyorum. Kapı hafif bir gıcırdayarak kapanıyor.  Peşine çantamdan çıkarttığım anahtar ile kapıyı kilitliyorum. Bir, iki,üç kere!

   Tam üç kere çeviriyorum anahtarı yuvasında. Derin bir nefes alıp merdivenlere yöneldiğimde sensör beni algılamıyor. Işıklarının yanması için elimi kolumu sallıyorum dışarıdan biri için oldukça aptal bir görüntü. Yanmamakta ısrarcı olan ışığa içimden küfredip bir kat merdiveni on dakikada indiğimde binanın demir kapısından sokak ışığı vuruyor yüzüme.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AYSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin