Yine bir matematik dersinden merhaba. Bu adamı sevmeye başladığımı söylemiştim. Ders anlatmasının ne kadar mükemmel olduğunu falan. Hepsini geri alıyorum! Şu anda öyle bir test yaptırıyor ki, gel gör sonra da kaç! Daha bir kaç konu işlemişken böyle zorlu bir sınav yapması doğru değildi. Sınav sadece profesörün bizi değerlendirmesi içindi. Sadece ben değil, sınıfın matematik ustası Harry bile zorluk çekiyordu.
"Son 10 dakika, ellerinizi ve beyninizi hızlı çalıştırın." diyerek tahtanın üstünde asılmış saati gösterdi.
"Unutmayın, ciddi bir sınav olmasa da sınav sınavdır."
Herkes oflayarak testine geri döndü. 30 soruluk sınavın sadece 16 sorusunu yapmıştım. Ve geriye 10 dakikamız kalmıştı. Lanetler okuyup bir de derin iç çektikten sonra yeniden yapamadığım soruları gözden geçirdim. Bir kaçını yazmaya çalıştım. Bazıları yarım çözümle, bazılarını ise hiç yapmadan bitirdim. Ders sonunda kağıtları profesörün masasına bırakarak odadan çıktık.
Adımımı kapıdan dışarıya attığım anda Ginny'in tepeme zıplamasıyla irkildim. Boynumda asılmaktan vazgeçip yanımda normal yürümeye başladı. Meraklı bakışlarla yüzüme bakıp "Ne halt yedin sınavda? Kaç puan bekliyorsun?" dedi. Açıkçası 5 soru doğru olursa Ron'u öperim. Ya da öpmem. Asla öpmem...
"Puanı bırak da 5 soru doğru olsun en azından." diyerek gözlerimi devirdim.
"Beklentin benden yüksekmiş. 3 diyorum benimkine. Sen yapamadıysan ben nah yaparım."
Some edebiyatçı problems...
"Yazık" diye dalga geçip hemen ikimiz de hızlı adımlarla kantine indik. İki ders sonrasında ise okuldan çıkıp evlere dağılacaktık.
☆☆☆
Boş okulun boş koridorunda Harry ile birlikte son surat girişe doğru koşuyorduk. Tamam belki Sınıf içinde kocaman bir örümcek görüp korkmuş olabilirdim. Sonrasında da Harry onu öldürmeye çalışırken bir şekilde yere düşerek belini incitmiş olabilirdi. Ve hatta ayağa kalkmaya çalışırken ben yeniden örümceği görmüş sonrasında ellerimde tuttuğum Harry'i yere düşürerek belinin düzelmesine sebep olmuş olabilirdim ama bu çok da uzun sürmemeliydi. Nasıl oluyor da okul bir kaç dakika içinde bu kadar boşalıyordu anlamıyorum.
Girişe geldiğimizde yavaşladık ki nefes almamız normale dönsün. Ama tam da kendimize çeki düzen verip yürümeye başlamıştık ki, yan yana durmuş, bir birlerine memnuniyetsizce bakan iki yetişkin gördük. Bunlar doğal olarak Profesör Severus Snape ve Remus Lupindi.
Profesör Snape beni gördüğüne adeta sevinmiş gibi oldu. Daha sonra ciddi tavrını takınarak Profesör Lupin'e hafif bakış attıktan sonra bana doğru yürüdü. Yanımda dikilen arkadaşımı kenara doğru itekleyerek yanıma geçti. Dişlerini sıkarak "beni bu adamla birlikte kalmaya zorladın acele et bir az daha sevmediğim iki şahısla aynı ortamda olmak istemiyorum." diyerek kapıya doğru dik ve hızlı adımlarla yöneldi. Ben de çok bekletmeden Harry'e ve Profesör Lupin'e "görüşürüz" deyip profesör Snape'in arkasından koştum.
"Anlamadım sevmediğim adam da ne demek?"
"Sevmediğim adam demek Granger. Görmeyeli son bir kaç saatte anlama becerinizi mi kaybettiniz?"
"Ne alakanız var ki Profesör Lupin ile?"
"Seni ilgilendirmiyor Granger."
"Şimdi sizin sevmediğiniz kişilerin başında, Harry, onun rahmetli babası ve Weasley'ler var. Profesör Lupin de bunlardan hiç biri değil."
"Seni ilgilendirmez dedim Granger."
"Peki, tamam sustum."
Yeniden kaba olmuştu. Kaba ve somurtkan. Umarım karısına da böyle davranmıyordur. Yazık kadına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satürn'ün Perisi~ Remione💫
ChickLitSabah uyandığınızda aklınıza ilk kim geliyor? Ya da çok yorulup dinlediğiniz zaman. Yemek yerken, müzik dinlerken, temizlik yaparken, duşta, sokakta, her yerde ve hatta gece uykuya dalmadan önce. Eminim ona çok değer veriyorunuzdur. Benim aklıma ön...