Metenin bu ani çıkışı ile kütüphanedeki tüm gözlerin üzerimize çevrildiğini hissedebiliyordum. Ben neye uğradığımı şaşırmışken elimi Burak'ın elinden kurtardım ve Mete'ye baktım. Gözlerimle,neydi az önceki olanlar,diye soruyordum sanki...Hiçbir şey demeden hızlıca çıktı kütüphaneden. Ne olduğuna anlam veremiyordum hala... Burağın sesi düşüncelerimi böldü: Neydi bu şimdi? Anlamadım... Siz dedi ve duraksadı. Siz arkadaş mı oldunuz?
Hayır,ne alakası var?
Neden böyle davranıyor o zaman?
İçimden,sanane demek gelse de yapmadım.Zaten yeni yeni arkadaş olmaya başlamışız,kimseyi kırmaya gerek yok. Bilmiyorum Burak. Kendi gibi davranışları da saçmasapan işte...
Peki,anladım. Bu arada Metenin bu çıkışından önce teşekkür amaçlıydı yaptığım,rahatsız etmek istemedim. Özür dilerim.
Yok,sorun değil. Değil ama ben pek hoşlanmıyorum böyle duyguların temasla ifadesinden.
Peki deniz,teşekkür ederim.
Rica ederim,görüşürüz.
Kütüphaneden çıkan Burak'ın arkasından bakakaldım.Acaba Mete neden böyle bir şey yapmıştı?Şimdi neredeydi,ne düşünüyordu? Kafamda deli sorular...
Sessizce geçip yerime oturdum.Saate baktığımda 18.12 olduğunu gördüm,yani çıkışa yaklaşık 45 dakika vardı. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım. Şarkının sesini de kıstım ki birileri geldiğinde duyabileyim. Müzik dinlemekle en doğru seçimi yaptığımın farkına vardım çünkü Hong Ki'nin sesi etkisini göstermiş ve beni düşüncelerimden uzaklaştırmıştı. Geçen 45 dakika içerisinde kütüphaneye kimse gelmedi ve saat 19.00 olduğunda ben de toparlanıp çıkmaya hazırlanıyorken Mete kapıda göründü. Yüzüme bile bakmayıp sandalyesine doğru ilerlerken gözlerim anlamsızca izledi onu. Sandalyenin arkasında duran ceketini alana kadar fark etmemiştim ceketini unuttuğunu.Acaba bir şey söyleyecek mi diye yüzüne bakarken aniden bana bakmasıyla yakalanmış oldum. Neden bilmiyorum ama kaçıramadım gözlerimi.
Bir şey mi var,dedi. Sanki biraz önce kütüphaneyi ayağa kaldıran o değilmiş gibi.
Yok,yok bir şey.
O zaman çekil önümden.
Sessizce yana çekildim. O önde ben arkada çıktık kütüphaneden. Dersane çıkışındaki karşılaşmamızdan hatırladığım kadarıyla bir yere kadar aynı yolu yürümek zorundaydık. Ama ben bu uyuzla aynı yolu bile yürümek istemediğim için gitmem gereken yolun tam tersi istikamette yürüyerek yolumu uzattım.Mete de kendi yoluna yani benim tam ters istikametime doğru yol almaya başlamıştı bile.
Hava karanlık ve soğuktu. Bu yüzden müziğin sesini biraz daha açıp adımlarımı hızlandırdım. Tahminime göre normal yolumdan bir 10 dakika fazla yürümüş olacaktım ama sorun değildi. Asıl sorun Mete ile aynı ortamda bulunmaktı ve bu sorunu çözebildiğim için mutluydum. Eve girdiğimde kimsenin olmadığını gördüm. Odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve yatağa uzandım. Yorulmuştum,hemen uyuyabilirdim ama karnım da açtı. Bu yüzden tam mutfağa gitmeye hazırlanıyorken telefonum çaldı. Baktım,Tuğçe.
Alo?
Alo Deniz? Nasılsın?
İyiyim Tuğçe,sen?
Ben de iyiyim canım. Nasıl geçti günün,neler yaptın?
İyi geçti diyemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Aşka Terk Ettim
Novela JuvenilBir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır derler. O gün üzerine döktüğüm o kahvenin de var mıdır 40 yıl hatırı? O gün,orada ilk defa gördüğüm o gözleri bir daha unutmayacağıma yemin edebilirdim... Mete ve Deniz... Birbirine zıt iki karakter,iki farkl...