Multimedya: Test Laboratuvarı (Olayın geçtiği mekan)
....
"...Elektrikler kesikti...Evet, evet hatta o yüzden dışarıya bakmak için cama ilerlemiştim."
"Camdan baktığını anımsıyorsun yani en son?"
Sağ eliyle kafasının arkasını kaşıdı. Sonra ne zamandır saçını yıkamadığını hatırlayarak yüzünü ekşitti. Önündeki iki beyaz önlüklü kişiye döndü:
"Ne zaman banyo yapmamıza izin vereceksiniz?"
Önlüklüler, gencin yanında duran çevirmene sorularının cevabını aldıklarını düşünerek döndüler. Çevirmen gencin sorusunu hızla tercüme ettikten sonra birbirlerine baktılar. Sorusuna cevap vermek yerine aralarından oturanı, ayakta duranın da onayını aldıktan sonra önündeki deftere birkaç kelime yazdı.
"DİKKAT DAĞINIKLIĞI"
"Lütfen en son camdan dışarı bakıp bakmadığını hatırlamaya çalışır mısın?" Önlüklüler -ya da sanırım doktorlar demesi daha doğru olacaktı- gencin aksine onunla iletişim kurmaya çalışırken inatla tercümanın yüzüne bakmayı tercih ediyorlardı. Genç bu durumdan rahatsız olup bakışlarını yere indirdi. Sonunda odasından çıkarıldığına sevinmek istese de bu doktorlar sevincini söndürüp bir ucube gibi hissetmesine sebep oluyorlardı. Evet, aradığı kelimeyi bulmuştu işte: ucube. Sol gözünün kahverengisini çalıp geriye açık bir mavi bırakan, ve yine sol gözünün pınarından başlayıp yanağına doğru ilginç bir desen çizen çatallı bir yol vardı. Beyaz ve kabarık bu iz de en az gözlerinin farklı renk olması kadar dikkat çekiyordu. Onunla konuşmaya çalışanlar bu izi ve sol gözünü çözmeye çalışırken aval aval baktıkları için kaba olduklarını düşünüyor olsalar gerekti. Rahatsızlık duyduklarını söylemişti bazılarıysa. Bunları artık düşünmesine gerek yoktu çünkü burada -doktorlar, bilim adamları, görevliler ve tercümanlar dışında- herkes onun gibiydi.
Hafızasını sonuna kadar zorluyordu. Bu kişilerin ona yardımı dokunacağını düşünüyor ve o da yapabildiği kadar birlikte çalışıyordu. Gözlerini yerden ayırmadan cevap verdi:
"Camdan bakıyordum. Son hatırladığım şey bu. Yani, görüntü olarak... Sonra birkaç köpek havladı ve bir kızın da çığlık attığını duydum. Ha, bir cismin bana doğru geldiğini de hissettim. Yani, hislerime ne kadar güvenilir bilmem ama... Hani gözünüzü kapatsanız bile birinin arkanızdan geldiğini hissedersiniz ya...öyle işte"
Sıkılıp gözlerini beyaz mermerden çekti. Yapacak daha iyi bir şeyi olmadığından o da tercümana baktı ve zaten söylediği sözleri başka bir ağızdan dinledi. Tercüman birden cümlesini bırakıp ellerini dengesini kurmak için yanındaki serumu tutan direğe yasladığında etrafında olanları fark etmeye başladı. Yer sallanıyordu... Tepesindeki beyaz ışıklar açık durmak için mücadele veriyordu ama kararıp duruyorlardı. Bu bembeyaz odanın bariz bir şekilde yasak olduğunu belirten cam kapı da büyük bir gürültü ile yüzlerce kristal parçaya ayrıldığında çığlık attı ve doktorlara döndü:
"Yine oluyor! Bir şeyler yapın yine oluyor!"
Çeviri yapılmasına gerek kalmadan doktorlar el hareketleri ile sakin kalmasını işaret ediyorlardı ama tekrar güçlü bir sallantı olduğunda onlar da buldukları en yakın şeylere tutundular. Genç kız ellerini saç diplerine geçirdi ve boğazının derinliklerinden hayatındaki en çaresiz çığlığı attı. Dünya'nın yükünü taşıyan bir ağırlıktaydı bu tiz ses. Tam anlamıyla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLAS
Science Fiction"Sol gözünün kahverengisini çalıp geriye açık bir mavi bırakan ve yine sol gözünün pınarından başlayıp yanağına doğru ilginç bir desen çizen çatallı bir yol vardı. Beyaz ve kabarık bu iz de en az gözlerinin farklı renk olması kadar dikkat çekiyordu...