Çoktan okuldan çıkmış, üstümü değiştirdiğim gibi her zaman gittiğim oyun salonuna doğru yol almıştım. Zaman geçirmek için gidiyor, tüm problemlerimi orada bırakıp geri dönüyordum. Kafa dağıtmaya birebirdi. Takıldığım çoğu arkadaşımla da orada tanışmıştım. Benim için alışkanlık olmuştu artık.
Kapıdan girdiğimde orayla ilgilenen, düzenden sorumlu abiye selam verip oyunların olduğu kısma geçtim. Sürekli geldiğim için birbirimizi tanıyorduk, sohbet etmişliğimiz vardı. Az sayıda olan bilgisayarlardan birini boş görünce başına geçip çantamı kenara bıraktım. Botlara karşı oynamak ne kadar sıkıcı da olsa yanımda arkadaşlarım yoktu ve bu saatte oynamaları için rahatsız edemezdim.
Yarım saat kadar orada takıldıktan sonra iyice sıkılıp biraz gezinmeye karar verdim. Bugün yapacak bir şey bulamamanın verdiği bıkkınlıkla gezerken buraya sürekli gelmeme rağmen hiç denemediğim araba oyunları gözüme çarptı. Yanlarına gidip oynayan küçük çocukları izledim bir süre. Görünüşüne aldanıp denemeye kalkıyorlar ve beceremiyorlardı. İzlediğim çocuk kaybetmiş olmanın verdiği doğal bir hüzünle yerinden kalkarken ben de ona gülüyordum.
"Eminim daha iyisini yapabilirim." kendi kendime mırıldandığımda tam yanımdan bir ses daha duydum.
"Yap da seni görelim bakalım."
Yüzünde alaylı bir gülümseme olan, uzun boylu, görmeye alışkın olmadığım şekilde mavi saçlı birini görmeyi beklemiyordum. Benim yaşlarımda olduğu belliydi. En azından okuldan veya buradan olan arkadaşlarımdan biri olduğunu düşünmüştüm ama onu daha önce hiç görmediğime emindim. Yine de bozuntuya vermeden devam ettim.
"Yaparım ki, kaybedebileceğim kadar zor değil."
Gülümseyerek, çaprazladığı kollarından birini ayırıp bana oyunu işaret etti. Kendimden emin konuşsam da daha önce hiç denememiştim ve yapabileceğimden de emin değildim. Aklımdan geçenleri bastırarak az önce çocuğun kalktığı, oyun makinesiyle birleşik olan koltuğa geçip jetonu attım. Direksiyonu tutup karakter seçimini de tamamladıktan sonra geri sayımı beklemeye başladım.
Başlamasıyla beraber kısa süreli bir heyecan yapsam da neyin ne olduğunu çözdükten sonra birkaç kişiyi geçmiştim bile. İsmini bilmediğim mavi saçlı çocuğun başımda beni izlediğini göz ucuyla görebiliyordum. İstesem yapmayabilirdim ama bugün zaten yapacak bir şey bulamamıştım. Tanımadığım birinin gazına gelmek saçma olsa da biraz vakit geçirmemi sağlayabilirdi.
Nedensizce kendimi kanıtlamak için çok uğraştığımı fark edince hafifçe güldüm. Bittiğini görünce yerimden kalkmadan ona doğru döndüm. Açıkçası onun da neden şuan bunu yaptığını merak ediyordum.
"Kaybetmiş sayılmam hm?"
"İyiydin diyebilirim sanırım." cevabıyla kalkıp yanına geçtim. Beklentiyle yüzüne baktığımı fark ettiğinde kaşlarını kaldırarak anlamadığını belirtti. Onun yaptığı gibi tek elimle oyunu gösterdim geçmesi için. Bana yaptırıyorsa kendisi daha iyisini yapabiliyor olmalıydı.
"Sıra sende, seni görelim."
Tereddüt bile etmeden koltuğa oturduğunda biraz şaşırmıştım. İtiraz etmesini veya gitmesini falan bekliyordum. Yine de ilerleyip neler yaptığına baktım. Benden çok daha iyi olduğu kesindi. Birkaç dakika sonra da birinci olarak oyunu bitirmişti. Kendinden emin ve memnun gülümsemesiyle bana döndüğünde gözlerimi devirdim.
"Bilmediğim bir oyundu da o yüzden. Street Fighter oynasaydık görürdün."
"Oynarız o zaman." diyerek önümden geçip gittiğinde bu cevabını beklemiyordum. Ben ona karşı yenilmiş olmam yüzünden öylesine söylesem de o ciddiye almıştı. Benim için hava hoştu, bu oyunda onu her şekilde yenebilirdim. Peşinden, söylediğim oyun makinesine doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
arcade [na jaemin]
FanficBirazdan bir başkasının oyununu bozacak olsak bile sıra bekleyenlere ayıp olmasın diye oyundan ayrılmamız ironikti.