Elimdeki kalemi kafama vurarak tekrar soruya baktım. Çözemiyordum. Derin bir nefes alarak ayağa kalktım. Pencerenin önüne geçtim ve temiz havayla kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Soruyu gidip bir öğretmene sorabilirdim evet ama soru matematik sorusuydu ve benim öğretmenimse Bay Clifford'dı.
Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Evde yine kimse yoktu. Buzdolabının üzerindeki saate çevirdim bakışlarımı. 22.49. Hala toplantıda olmaları lazımdı. Masanın üzerindeki tabaktan bir elma alıp mutfaktan çıktım. Evin tüm ışıklarını kapatarak arka bahçeye yöneldim. Çimenlere oturmadan önce de bahçenin ışığını açtım.
Bay Clifford bana neden öyle davranmıştı ki? Ondan rahatsız oluyor muydum? Ben birçok şeyden rahatsız olurdum ama ondan olup olmadığımı bilmiyordum. Dersine gitmeyi, onu dinlemeyi, onu izlemeyi seviyordum. Ses tonu beni mayıştırıyor,uykumu getiriyordu. Saçlarını seviyordum.
Tanrım!
Neden bir anda bunları düşünüyordum ki?
Ondan hoşlanıyor muydum?
Ellerinin boğazımda olduğunu düşünüyordum. Kucağına oturmanın nasıl bir his olduğunu merak ediyordum. Onun üzerinde- TANRIM!
Ben neler düşünüyordum? Çok ahlaksız bir kız olmaya başladım. Tekrar kalktım ve odama geçtim. Yorgundum belki de. Uyumam gerekiyordu.
-
Kapının açılmasıyla kitabımdan kafamı kaldırdım ve herkesle beraber ayağa kalktım. Eliyle oturmamızı işaret etti. Yutkunarak yerime oturdum ve ayracımı kitabımın arasına sıkıştırdım. Kalemimi elime aldım ve elimi yüzüme koydum. O ise ceketini çıkardı ve kollarını kıvırmaya başladı.
Kolları, elleri...
Kafamı sallayarak düşüncelerden uzaklaştım. Defterime bakmak için kafamı aşağı eğdim.
"Evet, denklemler?" Her zaman yaptığı gibi ellerini birbirine vurdu ve kaldığı yerden anlatmaya devam etti. Odaklanamıyordum, olmuyordu. Gözlerim yanıyordu. Neden ağlamak istiyordum?
Ona bakmak için kafamı kaldırdım. Sınıfa arkası dönük halde tahtaya örnek yazıyordu. Yutkundum. Saçlarıyla oynamak istiyordum. Salak saçma hayaller kurmak için fazla büyüktüm ben.
Sınıfa döndüğünde gözleri ilk beni buldu ama üzerimde 2 saniye bile durmadan başka yere baktı. Birini tahtaya kaldırdı ve soruyu çözmesini söyledi. O kişi de çözemedi ama o buna kızmadı ve gülerek anlattı. O sevilen bir öğretmendi, sınıfın tamamının güldüğüne bakarsak komik birisiydi de. Gözlerim tekrar yandı. Kollarımı sırama, çenemi de kollarıma koydum ve onu izlemeye devam ettim.
Bana bakmıyordu. Bana soru sormuyordu veya benimle konuşmuyordu. Bu bir ilkti. Aslında her derste benimle en az iki cümle konuşurdu. Ama şimdi yüzüme bile bakmıyordu. Ona bir şey mi yapmıştım?
Zil çaldığında ayağa kalktım. Su almam gerekiyordu. Önce herkesin çıkmasını bekledim ve sonra adımları attım. O sırada kağıt seslerini duyunca Bay Clifford'a döndüm. O da bana döndü. Tek kaşını kaldırdı. Neden bana sinirliydi? Sormak için ağzımı açtım ama bunu sormak benim ne haddimeydi ki... Ağzımı kapattım ve arkama döndüm. Yavaşça kantine indim, suyumu alıp en üst kat merdivenlere çıktım. Dersine girmek istemiyordum. Ben de bir ders boyunca soğuk merdivenlerde donarak oturdum.
buyurunuz canlarım❤