3 |İlk Gün|

61 7 6
                                    

"Koğuş kalk!" Birden birinin bağırması ve ardından yüksek sesli şu trampet sesiyle yataktan korkuyla doğruldum. Etrafıma baktığımda ağzını kapatmış gülmemeye çalışan ama gülen bir Min gördüm.

"Bu ne içindi şimdi?" Min Jee kahkahasını zar zor durdurup konuştu. "Artık yeter uyudun, kalkıp kahvaltı yapman içindi." Uzunca, tepkisizce ona baktım. Tekrar kahkaha atmaya başladı.

"Bence seni öldürmem içindi." Eliyle göz yaşlarını silip bir an bana baktı. Ayaklanıp odamdan hızla koşarak çıktı. Kapıya bakarken ofladım. Ve yatağıma tekrar uzanıp uyumaya çalıştım.

Kısa süre sonra yüzüme aniden su döküldü. Başımı sola çevirip yüzümdeki suyun yastığa doğru dökülmesini sağladım. Gözlerimi açıp başımı tekrar Min Jee'ye çevirdim. "Min, on, dokuz sekiz..." Ondan geriye doğru sayarken yataktan doğrulup, benden kaçan Min'nin arkasından koşturdum.

"Gel buraya, seni şeytan!" Kahkaha atarak hızla koşmaya devam etti. Onu yakalayamayacağımı anlayıp koşmayı kestim. Hızla soluklanmaya başladım.

Mutfağın kapısı olarak tahmin ettiğim kapıdan teyzem çıktı. "Ne oluyor, ne bu gürültü?"

"Teyze, kızın ilk günden beni çileden çıkarıyor ya!" Teyzem gülümseyip mutfağa geri döndü. Bağırarak konuştu. "Onun her zaman ki hâli." Ben de mutfağa ilerledim. "Haklısın."

Teyzem kahvaltı için muhteşem şeyler hazırlıyordu. Sahi, ben en son ne zaman kahvaltı yapmıştım? Gülümseyip odama doğru ilerledim. Bavuldan temiz kıyafetler çıkardım ve tekrar mutfağa ilerledim.

"Teyze, banyoyu kullanabilir miyim?" Teyzem elindeki bıçağı ve domatesi bırakıp bana doğru ilerledi. "Gel kuzum." Elimdeki kıyafetlerle banyoya doğru ilerledik. "Teşekkürler." Gülümseyip geldiğimiz yola geri döndü.

Banyoya girip temiz kıyafetleri astım. Banyonun duvarları bebek mavisiydi. Duşakabin ve küvet vardı. Baya da büyüktü. Üzerimdeki pijamaları, iç çamaşırlarımı çıkarıp sepete attım ve duşakabine girdim. Ah, şampuan... Rastgele bir şampuan seçip suyu açtım.

Kısa bir duşun ardından havluyu alıp bedenime sardım. Kurulanıp astığım kıyafetleri giyindim. Saçlarımı havluyla kurulayıp açık bıraktım. Banyodan çıkıp aşağı indim ve mutfağa ilerledim.

Ha Yoon Amca masaya oturmuştu. Teyzem de son dokunuşları yapıyordu. "Min nerede?"

"Buluta yemeğini veriyor." Bulut? O da ne? Ya da kim? "Bulut?"

"Ah, sana söylememiştik. Köpeğimiz var, Bulut. Onunla birlikte." Demek köpekleri de var. Muhtemelen arka bahçededir. Kahvaltıdan sonra Bulut'a bakmak istiyorum.

Min kapıdan içeriye girdi ve hemen gözleri beni buldu. "Eun-ie, biricik kuzenim."

"Bir şey yapamıyacağım, gel." Gözlerini kısıp yavaşça yaklaştı. Emin olduktan sonra yanıma oturdu. Min Jee'yi gerçekten kardeşim gibi seviyordum. Sanki benim kayıp bir ablam gibiydi. Benden büyük olsada daha çocuksuydu.

Kahvaltımızı ederken Min konuşmaya başladı. "Baba, yarın pazartesi ve okul var. Bu gün Eun Sun'a okul kıyafetini almamız gerek. Aynı zamanda okula gidip kayıt işlemlerini bitirmeliyiz."

"Haklısın küçük lider." Min Jee gülümseyip tabağına geri döndü. "Min-ie, aynı sınıftayız değil mi?"

"Evet. Ne kadar şanslıyız değil mi? Ah! Biliyor musun, bizim sınıf en iyi onuncu sınıf. Değerini bil." En iyi sınıf. Yani en akıllı sınıf mı? Ya da zenginler mi? Yarın anlaşılır. Gözlerimi duvar saatine çevirdim. Ona beş vardı.

"Kızlar kahvaltıdan sonra hazırlanın, Eun için alış verişe çıkıyoruz." Teyzem eliyle kendini gösterdi. "Ben de mi?"

"Tabii ki." Demek aile buymuş. Daha çok öğreneceğim şeyler var. Benim için alış verişe gidiyoruz. Sanki başkan seçilmiş gibi hissediyorum.

Kahvaltıyı bitirip, teyzeme masayı toplanmasında yardım ettik. Odama gidip saçlarımı taradım. At kuyruğu yapıp montumu giyindim. Bavulumu geldikten sonra yerleştireceğim. Aşağı inip kapının önündeki botlarımı giyindim. Biraz bekledikten sonra arabaya bindik.

"O zaman ilk okula gidelim. Ne dersiniz?"

"Olur baba, Eun okulu biraz tanısın."

"Eun?" Min haklı, okula alışmam ve tanımam gerek. "Bence de." Ha Yoon Amca arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. "Eun Jee, sana biraz sınıfı anlatayayım. Sınıf seninle beraber yirmi kişi. Yedi kız, on üç erkek var. Sınıfta öyle ikiye ayrılmış guruplar yok. Sınıfta herkes birbiriyle iletişimde. Benim sıra arkadaşım var o yüzden başka biriyle oturacaksın. Hem bu daha iyi, çabucak ısınırsın. Sınıf başkanı Park Jimin, tatlı bir çocuktur. Bir şey olursa onunla da paylaşabilirsin. Jimin aynı zamanda sınıfın en iyi notlu öğrencisidir. Şimdilik bu kadar okula geldiğinde diğer her şeyi görürsün zaten."

"Sınıfta beni kabul etmeyecek birileri yok değil mi?"

"Yok, yok sınıf çok uyumlu bir sınıftır." Başımı sallayıp cama doğru çevirdim. Açıkçası şimdiden heyecanlandım. Acaba nasıl tipler var sınıfta.

Araba durunca vakit kaybetmeden indim. Gözlerim okulu bulunca şaşırdım. Bizim okulun iki katı resmen. Şaşkınlığımı bir kenara atıp içeriye doğru adımladık. Ha Yoon Amca ezbere bir şekilde ilerledi ve sanırım müdürün odasına ilerledi. Kapıya bir kaç kere vurup içeri girdi.

"Merhaba efendim."

"Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim."

"Bizim bir naklimiz vardı, Seoul'den buraya."

"Bir dakika lütfen." Diyip bilgisayarla uğraşmaya başladı genç müdür. Ben odaya göz gezdiriyordum. Üstü beyaz altı bordo rengindeydi duvarların. Esyalar siyahtı. "Park Eun Sun."

"Doğru." Tekrar bilgisayara döndü. Kısa süre sonra tekrar bize dönüp konuştu. "Numaran, 190. Şuben C." Başımı sallayıp onayladım. Bir kaç dakika sonra müdür ayağı kalktı. "Artık bizim okulumuzdasınız küçük hanım." Gülümseyip başımı eğdim. Şimdiden yemin edebilirim bizim okuldan daha iyi olduğuna.

Okuldan çıkıp arabaya bindik. "Şimdi, okul kıyafetlerini alalım." Arabayı çalıştırdı ve  tekrar yola koyulduk.

Benim için kıyafetler, nevresim takımı, şampuan, bir kaç eşya, hatta makyaj malzemesi bile aldılar. Tanrım, rüya gibi! Hatta biraz vakit geçirdik, sinamaya da gittik.

Acaba annem ve babam ne yapıyorlar. Mutlu mudurlar benim gittiğime? Kesinlikle.

Saat beş gibi eve döndük. Yarısı benim olan poşetleri odama çıkardılar. "Eun sen odanı yerleştir, ben yemek yapayım. Min sana yardım etsin mi?"

"Yok, teşekkür ederim. Her şey için. Çok mahcubum."

"Mahçup olma, bunları sen hakediyorsun." Saçlarımı okşayıp odamdan çıktı. Gülümseyip arkama döndüm.

Şimdi bu ondan fazla poşetlerin içindeki eşyaları yerleştirmeliyim.

Gerçekten çok yoruluyorum.

𝚁𝚎𝚊𝚕𝚒𝚝𝚢  ও  𝙹.𝙹.𝙺.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin