1

9 2 0
                                    

Eh tanıtmakla başlayalım. Ismim Melisa. Harika ötesi lise hayatımın harika ötesi son senesini bitirmiş üniversite sınavını atlatmış paşa gönlüm kriterlerine uygun bir tatil planlayan genç bir kızdım. Bizimkileri yaz tatilinde yalnız kalmak istediğim konusunda ikna edip bu yazı küçük bir sahil kasabasında geçirmeyi düşünüyordum. Sakin ve sessiz bir sabah yani bu sabah oluyor. Tatilim için harika bir valiz hazırlamış ve harika bir saatte arabamla yola çıkmıştım. Ve yine harika bir yolculuğun ardından kiraladığım villaya ulaşmıştım.

Eşyalarımı yerleştirdikten sonra alışveriş için kasabaya inip bir market buldum evet uzun zamandır başıma kötü birşey gelmemişti. Ve harika içeren cümlelerimin ardı arkası kesilmiyordu. Ta ki aldıklarımın ücretini öderken duyduğum o sese kadar.

"Biri park halindeki kırmızı arabaya çarptı." kırmızı mı?

"Hayır ya." alnıma vurup dışarı çıktım. Tam da tahmin ettiğim gibi olan benim arabama olmuştu. Arabamın sol arka kapısına çarpan arabanın başında birçok kişi vardı. Hızla yanlarına gidip neler yaptıklarına baktım. Aracın içindeki kişinin durumu pek iyi görünmüyordu. Alnından akan kanı gördüğüm anda bağırmaya başladım.

"Ambulans arabanıza. Ne bakıyorsunuz hadi. " arabanın kapısını açıp eliyle başını tutmaya çalışan kişiye baktım.

"Beni duyuyor musun?"  başını salladı.

" Başka bir yerinde yaralanma var mı?" benim telaşlı sorularıma dudakları titrerken cevap veriyordu.

"Yok galiba."

Arabadaki yedek sulardan bi şişe alıp yanına gittim.  Arabadan yavaşça indi ve kendini arabaya yasladı.

"Kendini kötü hissediyorsan bir yere otur. Miden bulanıyor mu?" deyip suyu açtım avucuma döküp yüzüne su serptim. Hala şok etkisinden çıkamamıştı.

"Bulanmıyor. Başım ağrıyor." yavaş yavaş konuşurken derin bir nefes aldım. Kafa çarpmasıbda bu çok önemliydi mide bulantısı kötüye işaretti ama neyse ki öyle bir sorun yoktu.

"Tamam. Bak şimdi ambulansı aradılar. Herhangi bir sorun yok tamam mı? Sen sakin olmaya çalış. Aramamızı istediğin biri var mı?" yüzünü yıkadığım ellerim kan olmuştu onları suyla yıkayıp şişeyi bıraktım.

"Ara- arabaya ne oldu ? Abim çok kızacak. Of abim çok kızacak. Diğer arabada biri var mı?" tuhaf şeyler saçmalıyordu.

"Araba benim. Sen iyi ol bunları sonra düşünürüz. Abini mi arayım?" 

Başını salladı yavaşça. O sırada ambulans gelmişti. Onu ambulansa alan sağlık ekipleri yanında bir kişinin gidebileceğini söyledi. Hemen ben de ambulansa bindim.

Sağlık görevlileri işlerine devam ederken çocuk cebindeki telefonu işaret edip abisini aramamı istedi.

Telefonu alıp aradım. Birkaç çalışın ardından gelen yüksek ses ile neye uğradığımı şaşırdım.

"Arda! Çabuk geri getir arabayı."

"Pardon. Siz bu telefonun sahibinin abisi mi oluyorsunuz?"

"Evet siz kimsiniz?"  hala sert gelen sese açıklama yapmak zor olacağa benziyordu.

"Kardeşiniz bi kaza yaptı şu an ambulanstayız. İlçedeki hastaneye gidiyoruz. "

"Ne? Nasıl durumu iyi mi?" 

"Şu an iyi görünüyor ama ben bilemem doktor değilim."

"Anladım geliyorum. " kapayıp çantama koydum. O sırada hastaneye acilden giriş yapmıştık. Sedyeye yatırılan Arda'yla ilgilenen doktorlar başından ayrılınca yanına yaklaştım.

"Daha iyi misin?"

"Iyiyim çok teşekkür ederim seni de yordum kusuruma bakma lütfen."

"Hiç önemli değil sen iyiysen sorun yok." deyip başucundaki sandalyeye oturdum.

"Bu arada tanışamadık ismim Arda."

"Melisa. Memnun oldum." deyip gülümsedim.

"Arabana da çarptım ama telafi edicem."

"Bunları sonra konuşuruz sen  dinlenmene  bak." deyip gözlerimi kapayıp açtım. Abisinden bu kadar korkarken bir de ben arabam diye ağlayamazdım. 

"Arda." diyen naif ses ile başımı kapıya çevirdim. Sesin sahibi orta boylarda tatlı bir kadındı. Arkasından aynı yaşlarda bir amca gelmişti. Onun arkasından ise "başıma iş açma" deyip telefonu kapatan bir genç. Sesinden anladığım kadarıyla bu abisi oluyordu. Sandalyeden kalkıp onlara yer açtım. Telaşlarını gideren aile beni selamlayıp teşekkürlerini ve özürlerini sunmuşlardı. Önemli olmadığını söyleyip artık eve gitmem gerektiğini belirttim. Çok yorulmuştum. Ayrıca bu durum beni biraz germişti. Telefon numaramı isteyen Arda'ya numaramı verip müsade istedim.

"Ben sizi bırakayım hatta birlikte arabanıza bakarsak da iyi olur. " diyen Arda'nın abisini onayladım. Vedalaştıktan sonra Arda'nın abisi önde ben arkada otoparka gittik. Siyah bir Range Rover'in yanına gidip bindi. Ben de sağ koltuğa oturup emniyet kemerimi taktım.

"Bakın arabanıza bişey olmayacak isterseniz sıfırı ile değişebiliriz. Hiç sorun değil." bu teklife şaşırmıştım. Sıfırı ile değişmek ne alakaydı.

"Tamir ettirsek yeter. Ekstra bişey yapmamıza gerek yok. Zaten sigortanız karşılayacaktır."

"Hayır yenisi ile değişiriz. Hata bizde zaten. " dedi sinirle.

"Isminiz neydi? " dememle başını çevirdi. Keskin bakışları bi an beni bulsa da hemen yola yöneldi. "Melih"

"Bakın Melih Bey , yeni araba gibi bi talebim yok. Ayrıca kaza herkesin başına gelebilir. Her kaza sonrası araç yenilenmez. Sorun arkada zaten halledilir. "

"Olmaz arabanın değeri düşer ben kabul etmiyorum." 

"Pardon ama ben de yeni arabayı kabul etmiyorum." sinirlenmeye başlıyordum. Isrardan hiç hoşlanmazdım.

"Edersiniz. En azından araba servisten gelene kadar bi araba ayarlamama izin verin."  dedikleriyle düşündüm. Sitede kiraladığım villa merkeze uzaktı ger seferinde taksi bulmakla vakit harcayamazdım.

"Bu belki olabilir."

"Anlaştık. Yeni arabanızı yarın evinize gönderirim." saçma anlaşmadan sonra markete gidip arabamdan eşyalarımı aldık. Arabam servise giderken Melih de beni evime bıraktı.

"Biz de yan sitede oturuyoruz. Herhangi bir sorun olursa bize bu telefon ve adresten ulaşabilirsiniz." deyip elime bir kart verdi. Teşekkür edip evime girdim. Gerçekten ne yaşamıştım ben böyle. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 07, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Rillia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin