Episode 7 -Karanlık Ruhsuzdur

107 4 0
                                    

Uykuya ihtiyaç duymadığım zamanlarım oldu. Uyumak yerine başka güzel şeyler yaptım. Hayal kurmak yerine onları gerçekleştirdim. Günahtan yüzlerini göremediğim insanları göğe yansıyan silüetlere çevirdim. Şimdiyse gözlerim açılmamakta inatçı.. Direnmelerinin bir sebebi olmalı. Ama ne? Gözümü açtığım yer bir oduncu kulübesi sanırım. Arkada istiflenmiş odunlar kulağıma fısıldarken geyik kafası da manasızca gülümsüyordu. Karanlık tablolar odanın kalan aydınlığını da emiyorlar. Camlara çakılmış tahtalar kulübeye nefret saçıyorlardı. Bunları yapan güneşe sırt çeviren bir aptal olmalı.

Çoğu zaman nerde uyandığımı bilmem. Pekte önemi yok aslında.Ama ters giden bir şeyler var. Kendimi bağlamışta olamam. O kadar da değil artık. Susmalıyım. Kendimi dinlemeyi bitirip kafamı kaldırdığında yüzümü ormanda dolaşan çam meltemleri okşadı. Birinin çaldığı notalar kulağımda yankılandı. Ruhum dinginleşti. Halatın bileklerimden nasıl kaydığını, altımda ki tahta sandalyenin nasıl kuş tüyü yatağa dönüştüğünü ünü izledim. Avazım Çıktığı kadar bağırmaya başladım. "Heeeyyyyy! Orda birisi var mı? Bana yardım etmelisiniz. Manyağın biri beni bağlayıp kaçmış." Sesimi duymuş olucak ki sonbaharın döktüğü son yapraklar üstünde koşar adım kulübeye gelmeye başladı. Kapının önüne gelince yavaşladı. Merdivenleri sakin sakin çıktı. Kapıya dokunduğunda kalbimin yerinden çıkacakmış gibi attığını hissettim. Gıcırtılarla açılan kapı gözlerimi kör etmeye yetecek kadar ışığın içeri dolmasına sebep oldu. Ne kokusunu alabiliyor ne de elini görebiliyordum. Ağır adımlarla bana yaklaşmaya başladı. Nefes alışındaki nefret beni korkutmaya yetti. Biraz durdum. Ellerine baktım. Eldiven takmıştı. Deri pantolonu parlıyor, sarı uzun saçları dikkatimi dağıtıyordu. Yanıma geldiğinde elindeki baltayı farkettim. Sanırım her şey için çok geçti. Bağırarak kendi sonumu çağırmıştım. Ama bu aptal kız bir şeyi atlıyor. Hahah ben zaten ölüyüm beni öldüremez. İçimden attığım kahkahalar yüzümde hafif bir tebessüme dönüştüğünde Aklımdan geçenleri bir kez daha okudu: "Sen ölü değilsin gerizekalı sünepe. Sadece hastasın, koca bir hasta." Cümlesi bittiğinde baltayı geyiğin kafasına kadar kadar kaldırmıştı. Yıllar sonra ilk kez birinin suratını görüyordum. Nefretle bakan yeşil gözler, kalkık elmacık kemikleri, geniş bir çene...

O da benim gözlerime baktı. Kafama inmek üzere olan balta benim için anlamını yitirmişti. Ruhum birine ait olacaksa o kadın bu olmalıydı. İnancımı, öfkemi, korkumu her şeyimi o baltanın güneşle olan dansına bırakmıştım. Yalnızca celladını bekleyen bir suçlu gibi kafamı eğmiş, ölümün sıcak öpücüğünü bekliyordum...

+...
- "Fazla uzun sürmedi mi? Hadi ama"
+"Daha zamanı var" dediğinde dudakları boynuma değdi. Tanrım kas tettiğim öpücük bu olmalıydı.

Kafamı kaldırdım. Baltayı atıp kaçmıştı. Peki neden? Neden beni öldürmemişti? Hareket ettiğimde ipide çözdüğünü farkettim. Oturmaktan tepsi gibi olan arkam ve işlevini yitirmeye başlayan bacaklarım dışında bir sorunum yok. Ah! Tanrı aşkına! onu görmek için çıldırıyorum. Sokaklarda kıvırtan yada Üniversitelerde inekleyen kızlardan birine aşık olmayacağımı biliyordum. İşte bu olmalıydı. Yıllar önce kanatlarını kopardığım kelebekler tekrar diriliyordu. Buna engel olmam imkansız. Tek bir şey söyleyebilirim. İşte benim kadınım.. Sendeleyerek bir kaç adım attıktan sonra aklımdan geçen ilk şeyi yaptım..

Ona yetişmeliydim. Koşarak kulübeden çıktım. Nerde olduğumu nereye gideceğimi bilmeden koşmaya başladım. Anlamsızca bakınırken arkadan duyduğum ıslık sesiyle irkildim. O kadar kafam karışıktı ki kulübenin önünde dikildiğini farkedemedim bile. Yanına yaklaştığımda elinde başka bir şey olduğunu gördüm. Başta anlam veremesemde onun bir karaciğer olduğunu anladım. İyi de ne işi vardı elinde daha kötüsüyse kimin karaciğeriydi o? Ben ona bakarken kocaman bir ısırık aldı. Ööğgg!

Olduğum yere kusmaya başladım. Hala çiğnemeye ve yemeye devam ediyordu. Ağzını kenarlarından akan kanlar, dişlerinin arasına takılan et parçaları..

Geri geri gitmeye başladım. Gözlerimi üzerinden ayırmadan temkinli hareket ediyordum. Ayağım bir şeye takıldı. Geriye doğru düştüm. Takıldığım şey ciğerini söktüğü polis memuruydu. Sanırım beni aramaya gelmişti. Korku dolu gözlerle tekrar kulübeye baktım. İliklerime kadar hayranlıkla doluyum aslında. Ama bu kıskançlığımı bastıramayacak kadar az. Tekrar baktığımda eski durduğu yerinde değildi. Yavaşça ayağa kalktım. Ormanın dingin sessizliğini hızlı kalp atışları bozdu. Arkamdaydı. Kan kokan nefesini ensemde hissettim. "Ben de sana hayranım. Ama merak etme fazla uzun sürmez. Bu arada, Aa alınma! Sadece senden önce atıştırmalık bir şeyler yiyordum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Satılık RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin