chapter two

584 75 57
                                    

nana bütün büyük vurgunlarda kullandıkları karavanın içinde beklerken sabırsızca saatine bakınıyor ve sayıklanıyordu.
"nerede bu velet?!"

siyah film çekilmiş pencerelerden dışarıyı izleyen ten ise bu bekleme süresini kendi faydalarına kullanabileceklerini düşünerek planın üzerinden geçmek için açıklamaya koyuldu.
"son kez söylüyorum jaemin, jaehyun her sabah saat ondan onbire kadar bu caddenin sonundaki özel bale salonundan ders alıyor. ders biter bitmez de gelip kendisini alması için sevgilisini veya şoförünü arıyor bugünse olaylar farklı gelişecek."

yüzlerce kez tekrarlama ihtiyacı duyduğu planını anladığını göstermek için devamını bizzat nana getirmişti.
"götümü sıkıştıran taytımla dışarıya çıkacak ona bale salonunun yerini ve seans saatlerini sorup yeni olduğumu söyleyeceğim. çok geçmeden dersi kaçırdığım anlaşılacak böylece vazgeçip moralim bozulmuş gibi davranacağım. jaehyun sevgilisini arayacak ama telefonu çekmeyecek, ben de arkadaşca tavrımla beraber yürümeyi hatta belki bir fincan kahve içmeyi teklif edeceğim. biliyorum ten, biliyorum, biliyorum. yüzlerce kez anlattın."

cılız çocuk konuşmaya ara verip göz devirerek dışarıyı gözlemeye başladığında hemen yanındaki koltukta oturan sevgilisi jeno mırıldandı.
"on elli, başlıyoruz."

jaemin elleriyle yüzünü yelpazeleyip saçlarını düzeltti, normalde böyle minik bir yalan söylemek onu heyecanlandırmazdı ancak bu sefer durum çok farklıydı ve işin ucunda devasa wittlesbach elması vardı. sakinleşmek için nefesini dışarıya üflediği esnada erkek arkadaşı da elini kavrayıp sormuştu.
"iyi misin güzelim?"

"evet, iyiyim. sen ne durumdasın?"

"hallettim sayılır, dışarıdaki çocuk sen arabadan çıktıktan sonraki beş dakika boyunca ne tek bir çağrı gönderebilecek ne de alabilecek."

"ya daha fazla zamana ihtiyacım olursa?"

faraday kafesi olarak da bilinen e tipi sinyal kesici jammer'ın ayarlarını düzenleyen kızıl saçlı çocuk başını sallayarak reddetti.

"bu alet, elli metrelik bir alanda etki edip beş dakika boyunca etraftaki bütün elektromanyetik dalgaları içine hapsedecek. süre uzarsa başka insanların dikkatini çekebiliriz."

"yani?"

"yani daha fazla zamana ihtiyaç duymamaya çalış."

cılız çocuk bir kere daha sayıklanıp saatin onbire yaklaştığını görünce taytını düzelterek ayağa kalktı. sürücü koltuğunda oturan doyoung, arkadaşının ince bacaklarını gördüğünde alaylı bir ıslık çalmış ardından şakalaşarak söylemişti.
"bu bale dersine daha önce gitmeliymişsin jaem."

"kes sesini."

"iltifat ediyorum."

"alay ediyorsun ve ben aptal değilim."

"sssh, tartışmayın." diyerek araya girdi ten. "birazdan görevimizin hayati önem taşıyan giriş kısmını gerçekleştireceğiz. nana, jaehyunla arkadaş olduğunda suh malikanesine sızmak çocuk oyuncağı olacak."

tavşanı anımsatan siyah saçlı takım arkadaşları bir kere daha sataştı.
"tabi eğer eline yüzüne bulaştırmazsa."

"tartışmayın dedim size, hepimiz çok zengin olacağız. sana güveniyoruz nana, git de al."

cılız çocuk arkadaşından aldığı desteğin üzerine ayaklanıp son kez saçlarını düzeltti ve şans getirmesi için sevgilisinin pembe dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. kendisini daha iyi hissediyor olsa da hâlâ karnı ağrıyor, soğuk yerler döküyordu. jeno ise nana'nın henüz kremlediği elini sıkıca tutup mırıldandı.
"bizim için yap bebeğim."

finders keepers losers wheepers - nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin