"nana olduğumu nereden biliyor?"
küvetin içinde oturmuş kendi kendime mırıldanırken başımı arkamdaki fayansa yaslayıp olasılıkları gözden geçirmeye devam ediyor, endişeli, güvensiz, gergin hissediyordum.
elindeki süngeri umursamazca bacaklarımda gezdiren sevgilimse oldukça sakindi üstelik bana ve tüm telaşıma rağmen.parmaklarımla seramiğe ritim tutmaya başladığımda jeno araya girme ihtiyacı hissetmişti.
"sakinleş güzelim, jaehyun söylemiştir.""o benim takma adımı nereden bilebilir ki!?"
"onun yanındayken hiç kullanmış mıydın?"
gözlerimi tavanda gezdirip düşündüm.
"sanırım hayır... bilmiyorum ama benim hakkımda konuşmuş olduklarını sanmıyorum. johnny, bir sebepten ötürü jaehyun'un arkadaş edinmesinden hoşlanmıyor anlıyor musun?"köpük ve suyla çevrelenmiş beden, hafifçe kayarak yanıma yaklaştığında flört etmek için doğru zamanda olmadığımızı anlatmaya çalışır gibi kaşlarımı kaldırdım.
"jeno, bu çok ciddi. eğer takma adımı biliyorsa benimle ilgili herşeyi biliyor demektir. o zaman sabıka kaydımı da görmüştür, babamın emekli polis olmadığını da. artık bana güvenmeyecek ve bu plan rayından çıktı, boşverelim gitsin."kendimi anlatabilmek için ne kadar çabalamış olsam da beni dinliyor gibi gözükmüyordu. süngeri bırakıp işaret parmağını uyluğumda gezdirmeye başladığında göz devirip elini tuttum.
parmaklarımdan kısa sürede kurtulup bacağımı sıkıca kavradıktan sonra bıkkın ifadesiyle yüzümü süzerek sordu,
"sana nana diye seslenmesine cidden bu kadar takıldın mı?""elbette takıldım."
"jaehyundan öğrendiğine eminim."
sesim giderek isyankar bir hal alıyordu,
"nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"cevap vermek yerine üst bedenini küvetten dışarı sarkıtıp yerdeki pantolonumun ceplerini karıştırmaya başladı. müdahale etmek yerine sakince oturmaya devam ettim, telefonumu çıkartmış bir şeyler yapıyordu. ona her konuda çok güvendiğim için ne yaptığını bilmiyor olsam da mantıklı davranacağına emindim. yeniden arkamdaki fayansa yaslandığımda soğuk yüzey ensemdeki tüyler diken diken etmişti. ilgisini tekrar bana yöneltmesini beklerken bacağımı uzatıp yavaşça onunkine değdirdim,
"hey, neyin peşindesin?""biraz bekle, göstereceğim."
bacaklarımı göğsüme doğru çekip ensemi de dizime yasladım, beklemekten hoşlanmıyordum. neyse ki kısa süre içinde sevgilimin yüzüne geniş bir gülümseme yayılmış ve telefonumun ekranını bana doğru çevirerek söylemişti,
"işte burada güzelim!"gözlerimi kısıp ekrandaki minik yazılara odaklandım, gerçekten de yeni tanıştığımız zamanlardaki yazışmalarımızda jaehyuna bana nana diye seslenmesini yazmıştım. derin bir nefes alıp mırıldandım,
"tanrım, çok korkmuştum.""artık endişelenme. o çatlak herif sevgilisinin mesajlarını okuyor olsa gerek."
anında atıldım,
"bu işten vazgeçmek için bir sebep daha...""bunun hakkında şimdi konuşmayalım nana, baş başa kaldığımız nadir anlardan birisinde olduğumuzu hatırlatmama gerek var mı?"
ismimi vurgulu bir şekilde söylemesine gülümseyerek yerimde kıpırdandım ve jeno'nun kucağına doğru emekledim. belimi tutup dizine oturmama yardım ederken gülümsüyordu, üzerime banyo köpüğü iteklemeye başlarken ise telaşla sordu.
"kilo mu verdin sen?""evet, bu iş bana hiç iyi gelmiyor."
"jaemin."
minik uyarısını anladığımı belirtir gibi başımı salladım, konuyu kapatmamı istiyordu.
"tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
finders keepers losers wheepers - nomin
Azionebıkkınlıkla sordum, "nereyi soyuyoruz?" "bir seksenlik afetin tekini, johnny suh'un yarı tanrı sevgilisini."