Eleven~

731 75 41
                                    

"Kaç gündür ortalıkta yok." Düşünceli ifadesini takınan Kim Taehyung bir anda ciddileşti. "Umarım siki kopmuştur ve utancından gelemiyordur."

Yeonjun arkadaşının kötü düşüncelerine karşı bir şey söylememeye karar verdi.

Soobin yaklaşık bir haftadır ne dershaneye geliyordu ne de Yeonjun'la iletişim kuruyordu.

Yeonjun itiraf etmek istemese bile endişeliydi. En son konuşmaları pek iyi gitmiş sayılmazdı. Eğer o olaylar yüzünden derslerini aksatıyorsa Yeonjun kendine çok kızacaktı.

"Kölelikten kurtulmuş oldun bir bakıma. Peki... neden suratının hali böyle bebişim?"

Yeonjun sadece omuz silkti.

Tae olayları biliyordu. Yakın arkadaşı ona her şeyi anlatmıştı. Arkadaşının O çocuğu içten içe özlediğinin de farkındaydı. Bu işe bir el atmalıydı. Eğer, sekiz yıllık arkadaşını tanıyorsa o çocuğun sadece bir hevesten ibaret olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi. Elini arkadaşının omzuma atıp öne eğildi.

"Ah hadi ama! Senin kafanı dağıtmamız lazım. Çıkışta seni abimin mekanına götürüyorum." Mavi saçlı bir şeyler söylemek için ağzını açtı. Fakat Yakın arkadaşı parmaklarını Onun dudaklarının üstüne koyup söyleyeceklerini engelledi. "Ve.. itiraz istemediğimi belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum fıstıklı kekim."

Yeonjun zoraki gülümsemesini arkadaşına sunup dersi dinlemek için önüne döndü.

Gerçi, pek bir şey anladığı söylenemezdi.

+x+

"Biraz yavaşlamaya ne dersin ballı kurabiyem? Çünkü, çilesini çekecek olan yakışıklı benim biliyorsun değil mi?"

Tae arkadaşının kaçıncı shotunu yuvarlandığını saymamıştı. Ona alan tanımak istiyordu ama biraz daha içerse onu nasıl eve götüreceğine dair bir fikri yoktu. Yeonjun'un boş shot bardağını emcüklemeye çalıştığını gördüğünde ona engel olması gerektiğini anlamıştı.

Bir hışımla Yeonjun'un elindeki bardağı aldı. Arkadaşı mızmızlanıyordu. "Tamam yeter artık! Gidiyoruz. Cidden abarttın."

Yeonjun'un koltuk altlarından tutup onu kaldırmaya çalıştı. Ama ne yazıkki neredeyse kendiyle aynı kilo da olan arkadaşını zapt edemedi. Kaldırmasına kaldırırdı da mavi saçlı onu bırakması için debelenip duruyordu.

"Bırak beni! Ben daha içeceğim!" Tae sabır dilercesine yukarı baktı.

"Zıkkım iç!" Yeonjun onu takmadan kollarını savurmaya devam etti.

Onlar hala debelenirken arkadan tanıdık bir ses duyuldu.

"Sanırım birileri fazla kaçırmış."

Tae anında sesin sahibine dönerken Yeonjun boş bardağı içmeye çalışıyordu.

"Ah, Hyung! Bu çocuk beni öldürecek." Arkadaşının elinden bardağı almaya çalışırken en sevimli gülümsemesini sundu abisine. "Bana yardım eder misin?"

O sırada Yeonjun olayları yeni idrak edip hava içmeyi bıraktı ve baygın bakışlarını uzun boylu adama çevirdi.

"Seok-jin Hyung keşke sana aşık olsaydım. Sen beni üzmezdin." Birden aklına bir şey gelmişçesine ileri atıldı. Tae arkadaşının ani hareketiyle onun sırtına yapışmıştı. "Hem de şu omuzlara bak. Ah Tanrım, bu adam fazla yakışıklı!"

Paytak adımlarla Jin'in önüne gelip omuzlarına tutundu ve sarhoş gülümsemesini ona sundu.

Kim Seok-Jin, Tae'nin abisi ve bu mekanın sahibiydi. Yakışıklıydı ve güzel paralar kazanıyordu. Sanırım tek sıkıntısı aşk hayatıydı. Kore'de eşcinsel olmak pek kolay sayılmazdı.

QUERENCIA | YeonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin