Steve koşuyordu. Zorda olsa koşmaya devam ediyordu. Elindeki telefona cevap vermeye çalışırken diğer eliyle bavulunu çekiyordu. Zordu ama yapıyordu işte. Havalimanına yetişemezse Peggy yine onu azarlardı.
-Tatlım,canım,birtanem. Yetişeceğim,diye söyleniyordu Steve. Peggy ile ayrılmak istemiyordu. Onu kaybetmek istemezdi.
Koşarken aniden bavuluna takılmasıyla yere düştü Steve. Kolu acıyordu. Ayağa kalktı ve tekrar koşmaya başladı. Pasaportunu çıkarıp kadına verdi. Kadın hangi uçağa binmek istediğini sorduğunda;
-San Francisco,dedi.Kadın yüzünü asıp gökyüzünde yavaş yavaş yükselen uçağı gösterdi. Steve elini alnına koydu ve bağırdı. Herkes ona bakarken sinirle havalimanından dışarı çıktı.
Titreyen eliyle telefonun tuş kilidini açıp Peggy'i aradı. İçinden kendi kendine küfür ediyordu. Sonra da çok ayıp diyip kendine tekrar küfür ediyordu. Döngüyü Peggy'nin sinirli sesi bozdu.
-Bana bak Rogers, üç haftadır geleceğim diyip beni ve ailemi oyalıyorsun. Bu sefer de bir bahane bulup gelemezsen biter, dedi.
Steve'den cevap alamayan Peggy ağlayarak telefonu kapattığında Steve yere oturdu ve ağlamaya başladı. Kafasını dağıtması gerekiyordu ve bara gitmesi için ayaklarına emir verdi. Yavaş yavaş bara doğru yürüdü...
Barın içine girdiğinde boş bulduğu bir sandalyeye oturup içki istedi. Bir taraftan da ağlıyordu.
İçkisinden bir yudum aldığında yanındaki adam;
- Şerefsiz kadın, şerefsiz. Beni nasıl aldatırsın. Benim gibi bir adamı,dedi.Steve onu aldırmadan içkisini içmeye devam ederken kolunda hissettiği elle soluna döndü.
-Bana baksana sen. Ben aldatılacak birine benziyormuyum. Beni nasıl aldatabilir o kadın he,sana diyorum alo!,dedi.
Steve:
-Bayım. Aldatılmanıza üzüldüm. Ama bu kadar çok içki içmemelisiniz,dedi.Tony biranda ayağa kalkıp bütün içkileri yere fırlatmaya başladı. Güvenlikler adamı dövmeye başladığında Steve'de güvenliklere vurmaya başlamıştı. Sonrası klasik. Bütün bar birbirine girmişti.