begin.

251 22 2
                                    

"Olamaz çok yakışıklı!!"
"O gerçek mi? Rüyada mıyım şu an?"
"Vay be! Kore'nin en ünlü şarkıcısı burada."

Seokjin etrafa ışık saçarken kalabalık arasından onu izleyen bir çift göz vardı. Jungkook olanlara şaşkın şekilde idrak etmeye çalışırken bir anda omzuna bir el değdi.

TH: Jungkook, ne yapıyorsun burada?"
JK: Ah Taehyung.. A-a şey..
TH: O-o Kim Seokjin mi? Vay be bizim okulda me işi var ki?
JK: Bilmiyorum ki
TH: Ağzımı kapat çabuk salyam akıyor hahha
JK: O kadar mı?
TH: Hhaha evet de harbiden ne alaka bizim okulda olması
JK: Etkinlik gibi bi şey herhalde
TH: Gel bakalım

Jungkook'u sürükleyip Seokjin'in çalıştığı alana götürdü Taehyung. Jungkook eli ayağı birbirine dolaşarak oturdu kenardaki masalara.  Masalar o kadar doluydu ki zar zor yer bulmuşlardı. Seokjin garsonluk yapıyordu ama Jungkook ve Taehyung'la başka bir garson ilgilenmişti. Jungkook sürekli Seokjin'e bakmaktan kendini alamıyordu. Fazla heyecanlanınca midesi bulanırdı hep Jungkook'un. Seokjin'i yine çok yakınında görünce midesi bulandı aniden kalkıp tuvalete gideceğini sonra da sınıfa geçeceğini söyledi. Taehyung da arkasından kalkıp arkadaş grubuyla buluştu.

Seokjin'e ulaşmak zordu. Onun hayatı hep farklıydı. Ünlü birinin hayatına dahil olmak imkansız değil ama kolay hiç değil. O hayatını özgürce yaşayamayan biriydi tek tutkusu şarkılardı. Hayatındaki örülü duvarlara sadece onu sevenler için dayanabiliyordu.
Hakkındaki haberler hayatını alt üst ettiğinde de yine onu sevenler sayesinde kısa sürede toparlanabildi. Şirketi onu etkinliklere katılıp imajını düzeltmesi için zorlamıştı. Bu yüzden okullara gidip bedava yemek standı kuruldu, Seokjin de garson olarak yardımsever gibi davranmak zorundaydı. Zaten öyle biriydi ama "zorlamayla" yaptığı için sahte bir gülümsemeyle bir an önce bitsin diye dakika sayarak servis yapıyordu.
Onca çabasına rağmen kalabalıktan gelen uğultuluları duymamak mümkün değildi.

"Ne diye göz boyuyorsa?
"Sahte duruyor!"
"Bunu yapmasına gerek yok bence boşuna
"Çabalıyor en azından. Kötü bir şey yapmadı ki."
"Daha kötü ne olur ki ahh bu rezilliği daha fazla izlemeyeceğim gidelim hadi"

JIN: Hyung? Lavaboya gitmem lazım
M: Tamam gidelim

Kalabalık da Seokjin'i takip ederken korumalar duvar olarak kimsenin yaklaşmasına izin vermiyordu. Seokjin apart topar içeri girdi menajeri de kapıyı tutmak için dışarı çıktı. Jungkook hala içerdeydi ve gürültünün geldiği yöne kafasını çevirdiği anda Seokjin'le göz göze geldi. Seokjin kafası dalgın ve üzgün şekilde tuvalete girdi.

Jungkook bir an hayal gördüğünü sandı ama dışarıdan gelen sesler hayal olmadığına emin olmasını sağladı. Hala ne olduğunu anlamaya çalışırken Seokjin tuvaletten çıktı ve ellerini yıkadı. Jungkook da bi şeylerle oyalanır gibi yaparken Seokjin kapıya yöneldi. Dışarıdan kapıyı öyle sıkı tutuyorlardı ki açamamıştı kapıyı ama bir anda gücünü vererek kolu çektiğinde kapının kolu elinde kaldı. Bir eline bi kapıya bakar halde donup kaldı.

JIN: Hyung? Hyung? Hyung!!

Menajeri gürültüden Seokjin'in sesini duyamıyordu. Seokjin biraz daha güçlü bağırdı ve duyurabildi kendini.

JIN: Hyung! Kapının kolu. Ah salak kafam. Kapının kolu çıktı hyung yardım et
M: Tamam tamam sakin ol bekle biraz çilingiri çağırıyorum hemen
JIN: Tamam hyung

Seokjin oflayarak kapının kolunu yere fırlattı. Dağınık saçlarında ellerini gezdirirken Jungkook'la göz göze gelmişlerdi. Jungkook panik olmuş yüzüyle Seokjin'e bakıyordu.

JIN: O? Sen? Aaa uçakta karşılaştık değil mi seninle? Konserde de vardın. Hahha yine tesadüf he?
JK: Görünüşe göre öyle haha
JIN: Sen ne yapıyorsun burada? Yoksa bu okulda mı okuyorsun?
JK: E-evet
JIN: Aaahaa anladım. Bu adada gerçekten üzgünüm. Lütfen dışarı çıkınca size yemek ikram edeyim
JK: Yok ya önemli değil çıkarız birazdan herhalde
JIN: Israr ediyorum lütfen. Benim hatamdı bir an sinirle çektim kapıyı işte...
JK: Gerçekten so-sorun değil—
JIN: Sen iyi misin ya yüzün bembeyaz oldu
JK: Aah şey.. Önemli bi şey yok da.. Fo-obim var kapalı alanlar be-beni kötü yapıyor da..
JIN: Tamam tamam sakin ol şuraya oturalım şimdilik

Seokjin Jungkook'u oturtarak dinlenmesini söyledi. Jungkook'un bedeni iflas etmiş gibiydi. Seokjin Jungkook'un yüzünü avuçlarına alarak yüzüne bakıyordu.

JIN: Lütfen dayan birazdan gelecekler

Gözleri bir anda kapanan Jungkook birkaç dakika sonra gözlerini açtığında ellerinde bir sıcaklık hissetti. Ellerine baktığında Seokjin ellerini tutuyordu. Onun kolları arasındaydı. Ona bakıyordu.

JIN: Ahh sonunda açtın gözlerini. Birkaç dakikalığına bayıldın, iyi misi şimdi
JK: Sanırım iyiyim.. Hala açmadılar mı?
JIN: Maalesef.. Kapı eski olduğu için sanırım bu kadar uğraştılar
JK: Anladım şimdilik sorun yok iyiyim merak etmeyin. Gerçekten üzgünüm bi de benimle uğraştınız bu durumda
JIN: Hayır asıl ben üzgünüm dikkatsizce davranmam sonucu bu durumdayız.. Ayrıca iyi olman daha önemli şu an.

Jungkook kafasını önüne eğdi ve hala onunla yalnız kalmanın verdiği garip hisle yere bakıyordu. Seokjin ise bir bacağını bedenine çekerek Jungkook'un yanında oturuyordu.

JIN: Kıskanıyorum
JK: Efendim?
JIN: Kıskanıyorum seni biliyo musun
JK: Na-nasıl yani?
JIN: Üniversitedesin, gençsin, arkadaşlarınla rahat rahat vakit geçirebiliyorsun. Ben bunları hiç yaşamadım. Buraya gelince fark ettim ki gençlik diye bir şey var
JK: Bu yüzden mi kıskanıyorsunuz?"ç
JIN: Evet. Ayrıca bana siz demene gerek yok yaşım büyük olabilir ama hala ruhum genç benim hahha
JK: Ama yüzün benimkinden genç duruyor
JIN: Hahha teşekkür ederim ama sen daha yakışıklısın
JK: Hayır hayır—
JIN: Aaahh... Hayat çok acımasız gerçekten. Birden fazla şey istesen de elde edemiyorsun hepsini. Hayat diyor ki ya onu alacaksın ya bunu
JK: Şarkıcılık mı yoksa gençlik mi seçseniz hangisi olurdu?
JIN: Sanırım gençlik. Bikaç ay önce sorsan şarkıcılık derdim ama şimdi anlıyorum gençlik bambaşka bi mutluluk verirdi bana
JK: Geç değil hala gençsiniz zaten
JIN: Öyle de işte...

Bir anda sessizlik olmuştu. Hala dışarıda uğultular vardı ama kapıyı açan yoktu. Jungkook yaşanan konuşmanın onun için bir fırsata dönüşmesini sağlamak istiyordu.

JK: Bir şey teklif etsem size yanlış anlamazsanız? Şey... E madem beni kıskanıyorsunuz ve bi gençliğiniz olmadığını düşünüyorsunuz, neden benimle yani bizimle takılmıyorsunuz bugün için en azından?
JIN: Sizinle?
JK: Ben ve arkadaşlarım işte
JIN: Ahhah çok kibarsın gerçekten bana üzülmüş olmalısın."
JK: Üzülmek değil de daha çok kendimi sizin yerinize koydum ve bunu söylemek geldi içimden
JIN: Yaşına göre oldukça olgunsun ve teşekkür ederim ama bir süre iş yoğunluğundan dolayı dışarıda vakit geçiremem. Ama istersen siz benim evime gelebilirsiniz benim için çok daha rahat olur hem de bugünü telafi etme fırsatı bulmuş olurum
JK: Sizin için hangisi uygunsa.. O zaman sizden haber beklemeliyim
JIN: Anlaştık. Numaramı sana vermekten korkmamalıyım değil mi? Yani yanlış anlama ayda bir numara değiştiriyorum da
JK: Korkmanıza gerek yok ama eğer huzursuz hissediyorsanız...
JIN: Şaka yapıyorum hahha sorun değil bana öyle bi vibe vermedin
JK: Korkuttunuz açıkçası hahha o zaman sizden haber bekleyeceğim
JIN: Pekala anlaştık. İsmin ne bu arada?
JK: Jungkook. Jeon Jungkook
JIN: Memnun oldum. Ben de Kim Seokjin
JK: Biliyorum.. Yani şey öemnun oldum Seokjin Bey
JIN: Yok bir de efendim deseydin. Bırak şu Bey siz laflarını kendimi rahat hissetmiyorum hahha
JK: Tamam Se-Seokjin
JIN: Hhah işte böyle Jungkook-ah

Jamais Touché - Kookjin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin