Shadow in the dark

395 25 8
                                    

Yeni bölümü aylar sonra koyduğum için beni affedin ama zamanım olmadı :( Umarım bu bölümü seversiniz :)

Ormanın kasvetli kokusu her adımda yenileniyordu. Yumuşak toprakta oluşan 4 ayak izi, ormandaki tek hareket değildi. Başıboş dolaşan bir kaç kuş, yaprakları savurarak yuvalarına dönmeye çalışıyordu. Bunların şanssız olan bir iki tanesi, havada görünmeyen bir ağız tarafından hapsediliyorlardı. Ama şu an yan yana duran iki kişi, onların yerinde olmayı tercih ederlerdi.

Hermione Granger ve Draco Malfoy gittikçe sıklaşan ormanda ilerliyorlardı. Yola çıktıklarından beri tek bir kelime dahi etmemişlerdi. Üstelik Malfoy bir keresinde bir ağaç dalına takılıp düşmüş, ama Granger arkasına dönüp bakmamıştı bile. Ağaçların sıklığından çoğu kez yön değiştirmek zorunda kalıyor, bazen farklı yönlere bile gittikleri oluyordu. Ama hiç birisi diğerini aramaya çalışıyormuş gibi görünmüyordu.

Güneş artık son kozlarını oynuyordu. Ağaçların arasından narince süzülen güneş ışınları ile en sonunda tekrardan yan yana yürümek zorunda kaldıklarını gördü Hermione. Çok dalgındı. Birlikte bu maceraya atılmak zorunda olduğu adamdan mı yoksa hala daha anlamakta zorlandığı görevden mi bu kadar kafası karışıktı anlayamıyordu. Draco Malfoy… Yıllar boyunca ondan hep nefret etmişti. Nefret etmeye alışmıştı artık. Onun yapacağı ya da söyleyeceği her şeyi aksi yönde algılayabilirdi. Şu ana kadar hiç gülümsememişti. Eğer gülümserse, Malfoy onun zayıf biri olduğunu sanardı. Evet, kesinlikle gülümsememeliydi.

Hava artık iyice kararmıştı. Yürümenin imkansız olduğu saatlerden birinde Draco sessizliği bozmaya karar verdi. “Hava çok karardı, artık duralım.”

“Bana karanlıktan korktuğunu söylemeyeceksin herhalde.” Diye yürümeye devam etti Hermione.

Draco hızlı adımalrla yanına geldi ve onu durdurdu. “Demeye çalıştığım burası Yasak Orman, hatırlarsan daha önce de buradaydık ve başımıza ne gelmişti-“

“Ah, evet senin korkup kaçtığın ve Harry’yi  yalnız bıraktığın o gece.” Diye çıkışmaya devam etti Herm. Draco’nun konuşmasından sıkılmıştı. Ne kadar çabuk Luna’yı ya da onun ruhunu bulabilseler o kadar iyi olacaktı. Yola devam etmek istiyordu. “Gerçi şu an iyi arkadaş sayılırsınız.” Diye gözünü devirdi. “Voldemort’la” dedi ve Draco’nun ürpermesini zevkle izledi.

“Hiçbir şey bilmiyorsun Granger.” Eskisinden daha da sinirli bir yüz ifadesiyle Hermione’ye çarparak yanından geçti ve hızla yürümeye devam etti.

Draco’nun bu ani çıkışına şaşıran Hermione, arkasından yürümeye devam etti. Sessizliklerini yemin gibi korudular. Ta ki Hermione hızla arkasını dönüp nefesini keskin bir şekilde tutana kadar. Hala önünde ilerlemekte olan Draco’da durdu ve Herm’e baktı. “Takip ediliyoruz.” Dedi Hermione fısıldar bir şekilde. Ardından çalıların arasında duydukları ağır adım sesleriyle irkildiler ve ikisi de asasını çekti.

 “Lumos” dedi belli belirsiz bir sesle. Draco ona yaklaştı ve birlikte dikkatli bir şekilde sesin geldiği tarafa yürüdüler. Ayaklarının altında çatırdayan dallardan başka ses duymamayı diledi ikisi de içten içe.

“Belki bir çeşit hayvandır.” Dedi Draco, “Rüzgar bile olabilir.”

Birkaç adım daha attıktan ve vazgeçip tekrar patikaya devam etmeye karar verdiklerinden hemen sonra tok bir kükreme ikisinin de nefeslerini kesmeye yetti. Geliyordu. Hermione gözlerini kapadı. Belki de Malfoy bir konuda haklıydı. Geceleri orman tekin olmuyordu.

Hızlı düşünmeye çalışıyordu. Birden asasını etrafta döndürüp büyüler sallamayı bile aklından geçirdi. Ancak bu yalnızca kargaşaya sebep olurdu. Yanlış bir büyü söylediği an yaratığı kızdırabilirdi. Beyni yanmak üzere-

“Her şey yolunda.” Draco’nun bu sözleri Hermione’yi şaşırtmaya ve gözlerini açıp hızla Malfoy’a dönmesine sebep olmuştu. Draco da kızın ani dönüşünü taklit eder gibi ona döndü. Bir süre asadan gelen hafif ışıkla öylece durdular. Ses kesilmişti ve rüzgarın yaprakların arasındaki hışırtısından başka bir şey duyulmuyordu, bir de kalplerinin fırlayacakmış gibi atan sesleri. Birbirlerinin gözlerine dalıp gitmemek çok zordu.  Hermione belki de hiçbir gözde görmediği bir maviliği gördü Draco’da. Sanki yıllardır nefret ettiği çocuk değil, ona önem veren ve koruyan birinin gözleriydi bunlar. Draco’nun olamazlardı. Böyle bakamazdı onunkiler, bu kadar sıcak değil. HAYIR Bunları düşünmesi bile midesinin bulanmasına neden olmuştu. Yorgunluktan, diye düşündü. Kafasını hızla çevirdi ve bir kaç metre ötede onlara bakmakta olan büyük, kıllı bir yaratık gördü.

Draco da ondan hemen sonra fark etmiş olacak ki elinde hazır tuttuğu asayı kaldırıp “Sersemlet” diye bağırdı. Bu yaratığı durdurmak yerine daha da kızdırmıştı ki yere düşmek yerine onlara doğru koşmaya başladı. Birbirlerine bir saniye bakıp arkalarını dönüp koşmaya başladılar.

“Cendravero!” diye bağırdı Malfoy, asasını yaratığa doğru tutarak. Mavi alev toplarından kolayca kaçtı ve hızlanmaya başladı. “Sıra sende Granger!” diye bağırdı.

Hermione hızlı düşünmeye çalışıyordu. Yaklaşık 5 metre gerilerinde onları yemeye çalışan bir yaratık vardı ve ormanın bilinmeyen kısımlarına doğru koşuyorlardı. Derslerde öğrendiği, kitaplarda okuduğu şeyleri hatırlamaya çalıştı. Aklına bir türlü doğru büyü gelmiyordu. En sonunda bir tanesinde karar kıldı, olduğu yerde durdu, arkasını döndü ve var gücüyle bağırdı. “İmpractra!” Yaratık onu tam yakalamak üzereyken durdu ve gözleri olduklarını sandıkları farklı renkteki oyukları açıp kapadı. Kafasında bir yerlerden siyah bir sıvı fışkırdı ve yaratık olduğu yere yığıldı. Ardından Hermione çığlık atarak geriye düştü. Kolu simsiyahtı, yaratığın kanı bulaşmıştı.  Draco onu kollarına alarak mümkün olduğu derecede uzaklaştırdı.

Onu göremeyeceklerine emin oldukları bir yere geldikten sonra bir ağacın altına oturttu ve çantasını karıştırmaya çalıştı. Granger dişlerini acıyla sıkıyor ve çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu. Draco’nun telaşlı haline gülmemek elde değildi ancak Hermione hiç gülebilecek durumda değildi. Draco sonunda “Buldum” diye kendi kendine bağırınca, siyah sıvının derisini yakmasını izlemeyi bırakıp çocuğa baktı.

Elinde bir kutu ve bir iksir şişesi vardı. Hemen iksir şişesinin kapağını açtı ve Hermione’ye yavaşça içirdi. Ardından kolunu ellerinin arasına aldı. Unuttuğunu hatırladığı bez parçasını çantasından çıkardı ve siyah sıvıyı sildi. Kutuyu açtı ve içinden çıkan kremi koluna nazikçe sürdü. Yaptığı işlemi kontrol ettikten sonra kızın kolunu bıraktı ve yana yatmış vücudunun üzerine düşmesini izledi. Kendi kendine güldü Malfoy, bir bulanığın baygınken bile bu kadar güzel olabileceğini hiç düşünmemişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 14, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlık RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin