❝ I feel like ı can fly
But I fall out of the sky.
When I look into your eyes.❞"Kedi kafesi mi?" Diye sordu Jimin, Jungkook'un eliyle işaret ettiği yere bakarak.
Jungkook kafasını yukarı aşağı salarken burnunu kırıştırdı. Jimin ise Jungkook'un burnunu kırıştırmasını aşırı sevimli bularak istemsizce gülümsedi.
"Evet hyung, burası işte." Jungkook büyüğünü çekiştirerek kafeye soktu ve bir sandalyeye oturttu.
Jimin ise heyecandan ciyaklamak üzereydi.
"Hyuungg, neden öyle bakıyorsun?" Jungkook, Jimin'in bakışları yüzünden hafifçe kızardı. Şuan sadece Jimin'in kabarık saçlarını karıştırmak ve bir miktarda okşamak istiyordu ama gözlerini uzaklara çevirmekten başka bir şey yapamadı.
"Uhh. Sadece burnunda bir sinek vardı ve onun burun deliklerinden içeri gireceğini düşündüm. Yani sadece merak ettim işte.. Oh! Şu kediye bak ne kadarda tatlı Aman tanrımm.." Jimin, lafını bitirir bitirmez masalarına gelen güzel beyaz kediyi kucağına aldı.
Jimin, ellerini kedinin yumuşak tüylerinde gezdirmeye devam ederken kedi tatlı bir şekilde mırıldadı. "Adın ne acaba.." Jimin kedinin tasmasının ucundaki adı okumadan önce kendi kendine mırıldandı.
Ardından kediyi ön patilerinden tutup nazikçe kaldırdı ve burnunu öperken konuştu. "Aww, adın Bella mı? Ne kadar da güzel!" Ardından kediyi tekrar kucağına yerleştirdi ve tüylerini okşamaya devam etti.
Jungkook ise bu güzel manzarayı fotoğraflamak istiyordu ancak yanlış anlaşılmak istemiyordu.
Yine de yavaşça telefonu çıkardı.
Ama karşısındaki manzaradan o kadar etkilenmişti ki flaşını kapatmayı unuttu. Böylece fotoğrafı çekerken Jimin'in yüzünde bir ışık parladı. Neler olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında, telefonuna ihanete uğramış gibi bakan Jungkook ile karşılaştı.
Hafif kızarık yanakları ile konuştu. "Sen az önce benim fotoğrafımı mı çektin?"
"Belki çekmişimdir. Fazlasıyla güzel gözüküyordun ve bende bu anı fotoğraflamak istedim." Diye cevapladı Jungkook. Jimin ise karşısındaki çocuğun cesareti yüzünden donup kalmıştı.
Daha herhangi bir cevap veremeden bir adam yanlarına geldi.
"Selam. Lil Meow kafesine hoş geldiniz. Ben Yoongi. Herhangi bir şey ister miydiniz?" Adam elindeki iki menüyü masaya koyarken tembelce konuştu.
Jimin menüye bir göz gezdirdi ancak karar veremedi. Bu yüzden hala tepelerinde dikilen adam doğru döndü ve sordu. "Herhangi bir tavsiyeniz var mı?"
"Soslu fındıklı kek ve sıcak bir kapuçino iyi olabilir." Yoongi sakince cevapladı ve Jimin onaylarcasına başını salladı.
Yoongi, Jimin'in siparişini not aldı ve suratı düşen Jungkook'a dönerek konuştu. "Peki ya sen tavşan çocuk?" Jungkook öfkeyle burnunu kırıştırdı ve konuşmaya başladı. "Ben tavşan çocuk falan değilim.. Yaban mersinli kek ve mojito istiyorum."
"Pekala.. Hemen getiriyorum. Siz iki aşk kuşu ise ben siparişleri getirene kadar kedilerle oynayabilirsiniz. Güzel bir randevu geçirin." Yoongi mutfağa yönelmeden önce muzip bir ifade ile göz kırptı ve arkasında iki tane utançtan ve heyecandan kızarmış erkek bıraktı.
"De- Dediğini duydun mu? Şeyi yani.." Jimin kirpiklerinin altından konuşan Jungkook'a baktı ve kafasını yukarı aşağı salladı.
Jimin, aniden daha da utanarak kafasını iyice eğdi ve tekrardan konuşmaya başlayan çocuğu dikkatle dinledi.
"Bizim bir randevuda olduğumuzu sandı."
Ardından gergince ensesini kaşıyarak konuşmaya devam etti. "Peki bunun bir randevu olmasını istemem kötü bir şey mi?"
Jimin hızla kafasını kaldırdı ve kendisine parlak gözleriyle gülümseyen çocuğu gördü. Bu çocuk ruh sağlığı için hiç iyi değildi. Yakın zamanda ona olan aşkı yüzünden ölecek gibi hissediyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Asıl yazar aslında mojito yazmamıştı ama Türkiye'de tam olarak öyle bir içecek olmadığı için (büyük ihtimalle ben bulamadım) mojito yazdım benzer şeylerdi zaten tşk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shy | jikook (Çeviri)
Fanfiction❝boy you make me shy shy shy you make me run and hide hide hide feel like i get lost in time whenever you're near me ❞ Jimin, çıkış yapmak üzere olan gay ve utangaç bir stajyer. Düz olduğuna inandığı Jeon Jungkook'tan hoşlanıyor ancak fazlası...